Çocuklarda Demir Eksikliği Anemisi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Çocuk Hematoloji Uzmanı Dr. Gülsen Bozkurt

Demir eksikliği anemisi, dünyada ve gelişmekte olan ülkelerde en sık görülen nütrisyonel anemidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün, verilerine göre gelişmekte olan ülkelerde 0—4 yaş arası çocuklarda %30, 5—14 yaş arası çocuklarda ise %48 oranında görülmektedir. Demir eksikliği ve demir eksikliği anemisini birbirinden ayırmak ve durumu, doğru değerlendirmek gerekir. Demir eksikliğinde, anemi gelişmemiş olmasına karşın, dokular bundan olumsuz olarak etkilenebilirler. Buna karşın demir eksikliği anemisinde, kansızlık belirtileri ve buna bağlı birçok semptomlar açığa çıkmaktadır.

Demir eksikliği anemisinin      nedenleri

Demir eksikliği anemisinin nedenleri arasında, demir alımının yetersizliği veya demir kaybının fazlalığı önemli rol oynar. Prematürite ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde demir eksikliği sık görülür. Anne sütünde birinci ayda demir yeterli olmasına karşın, beşinci aya doğru demir miktarı azalır ve bebek ilk altı ayda annesinden aldığı demiri kullanır. Bebeğin demir ihtiyacını karşılamak için altıncı aydan itibaren demirden zengin katı gıdalar başlanmalıdır. Özellikle büyümenin süratli olduğu 0-2 yaş dönemi ile adolesan çağlarında, demir eksikliği anemisine sık rastlanır. Bir yaşından küçük çocukların inek sütü ile beslenmesi durumunda gelişen inek sütü alerjileri sonucu gastrointestinal yolla demir kaybı gelişebilir. Kayıpların fazla olduğu peptik ülser, divertikülit, polip, hemoroit ve kolit gibi hastalıklarda ve buluğ çağındaki ağır menstrüel kanaması olan kız çocuklarında da demir eksikliği anemisine sık rastlanır. Barsak parazitleri de demir eksikliği anemisinin nedenleri arasında sayılabilir.

Klinik bulgular

Demir eksikliğinin mevcudiyeti, anemi gelişmemişse ancak laboratuvar testleri ile tespit edilebilir. Demir eksikliğine bağlı anemi gelişmesi halinde, solukluk, halsizlik erken yorulma, çarpıntı, iştahsızlık, ağız kenarlarında yaralar, yeme bozukluğu ve pica denen kahve telvesi, buz, kil ve toprak yeme isteği gibi semptomlar dikkati çeker. Kronik demir eksikliği anemilerinde koilonichia denen kaşık tırnaklar, yutma zorlukları, Plummer Vinson Sendromu,  immün sistemin zayıflamasına bağlı olarak hastalık risklerinin artması, bayılmalar, huzursuz ayak sendromu, uykusuzluk, öğrenme güçlüğü, davranış bozuklukları gibi semptomlar görülebilir.

Tanı ve laboratuvar bulguları

Demir eksikliği anemisi, mikrositik, hipokromik bir anemi olup, tanı için, tam kan sayımı, periferik yayma, retikülosit, serum demiri, total demir bağlama kapasitesi, transferrin saturasyonu ve ferritin değerlerine bakmak gerekir. Demir eksikliği anemisinde MCV ve MCH düşük çıkar, ilaveten hemoglobin, hematokrit ve kırmızı küre değerleri de düşer, RDW yükselir. Periferik yaymada eritrositlerde anizositoz, hipokromi ve mikrositoz dikkati çeker. Bazen trombositopeni de tabloya eklenebilir. Talasemi taşıyıcıları da genelde hipokromik, mikrositik özellikler taşırlar. Talasemi taşıyıcılarında düşük MCV, MCH değerlerine karşın, RBC normalden yüksek olarak tespit edilir. Ayırıcı tanı Hb elektroforezi veya HPLC ile konur.

Bazı hastalarda talasemi taşıyıcılığına ilaveten demir eksikliği anemisi de birlikte olabilir. Bu gibi durumlarda demir eksikliği anemisi öncelikli olarak tedavi edildikten sonra taşıyıcılık testleri yapılması gerekir.

Tedavi

Tedavide, aneminin nedenlerinin tespit edilip önlenmesi, doğru beslenme ve anne eğitimleri çok önemlidir. Demir eksikliği anemilerinde, ağız veya parenteral yolla kullanılan birçok demir preparatı mevcuttur. Demir tedavisinin şekli, dozu ve süresi hastanın durumuna göre ilgili doktor tarafından düzenlenmelidir.