Bazı Popüler Diyetlerin Bağışıklık Sistemi Üzerine Etkileri

Uzman Diyetisyen

Selen Teksoy Tamel

İmmün diyeti; bağışıklık sistemi için hangi diyet uygun?

 

Bu yazımda son dönemde çok konuşulan beslenme modellerinden bazılarını ele almayı ve bunların bağışıklık üzerine olumlu ya da olumsuz etkilerinin neler olduğunu incelemek istedim. Neden mi?

 

Gerek yaz döneminin gelmesi ile artan kilo verme istekleri gerekse covid döneminin geçmesi ile bağışıklık sisteminin önemini anlayıp bu kez de sosyal medya aracılığı ile şişirilen söylemlerle sağlığı mucizevi bir şekilde desteklediği düşünülen bazı beslenme modellerinin gerçek yüzünü hep birlikte görmeyi hedefliyorum.

 

Gelin önce kısaca bağışıklık sistemini tanımlayalım. Aslında hepinizin bildiği gibi bağışıklık sistemi vücudumuzun askerleridir.

 

Her gün potansiyel olarak zararlı mikroplara sürekli olarak maruz kalıyoruz. Bağışıklık sistemi kişiyi hastalıklara karşı koruyan kalkan görevi görür.

 

Vücuda, yabancı bir organizma girdiğinde bağışıklık sistemi hücreleri bu durumu hemen algılarlar. Algıladıkları zaman yabancı organizmalara karşı vücudumuzu korumaya çalışırlar.

 

Bağışıklık Sistemini Neler Zayıflatır?

 

İleri yaş, sigara dumanı ve hava kirliliği gibi çevresel kaynaklı zehirli maddeler, aşırı kilo, yetersiz beslenme, kronik hastalıklar, kronik zihinsel stres, yetersiz uyku gibi faktörler bağışıklık sistemimizi zayıflatabiliyor.

 

Ayıca işlenmiş gıdaları, rafine şekeri, kızarmış yiyecekleri ve kırmızı eti çok, meyve ve sebzeleri az tüketmek ise bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebiliyor.

 

Bağışıklık Sistemini Neler Güçlendirir?

 

Bağışıklık sistemi karmaşık bir yapıya sahip. Bu nedenle tek başına hiçbir besinin bir hastalığı önleyebileceğini ve bağışıklık sistemini güçlendirebileceğini söylemek doğru değil.

 

A, B6 ve B12, C, D ve E vitaminleri; demir, selenyum, çinko gibi mineraller; omega-3 yağ asitleri bağışıklık sisteminin işlevini düzgün şekilde yerine getirmesi için gerekli besin ögelerinden bazıları.

Her yıl, US News and World Report yılın en iyi diyet modellerini önemli sağlık çalışanlarından oluşan bir kurul ile 1-5 puan üzerinden değerlendirmesini yapıp sıralıyor. Bu diyet modelleri seçilirken diyetin sürdürülebilirliği, hastalıklara karşı koruyucu etkisi ve uygunluğu göz önünde bulunduruluyor.

 

Peki 2023 yılının en iyi diyeti hangisi seçildi dersiniz? Gelin hep birlikte sonuca bakalım.

 

Ketojenik diyet ve bağışıklık;

 

Ketojenik diyet tipik olarak düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeren diyet olarak tanımlanır. Daha kapsamlı olarak, karaciğerde keton cisimleri sentezini arttırıp aynı zamanda kullanımını sağlayan bir beslenme şeklidir.

 

Klasik ketojenik diyette birim miktar cinsinden yağın diğer makro besin ögelerine oranı 4:1’dir. Böylece diyetin enerji içeriğinin %90’ı yağlardan sağlanır.

 

Çocuklarda ve bebeklerde büyüme ve gelişme için yeterli protein alımının sağlanması amacıyla bu oran değişmektedir.

 

Klasik ketojenik diyet 1920’lerde epilepsi nöbetlerinin kontrolü için ortaya konulmuş bir diyet modelidir.

 

Bazı araştırmalar epilepsi dışında takılmış kiloların verilmesinde, PKOS ta semptomların azalmasında, kan basıncının düşürülmesinde etkili olabileceğini göstermiştir.

 

Tam tersini söyleyen araştırmalar da mevcuttur.

 

Yapılan bir çalışmada ketojenik diyetin insülin duyarlılığını kısa vadede yüzde 75 oranında düzelttiği görülmüş, ancak uzun vadede etkilerinin nasıl süreceği konusunda henüz bir ilerleme kaydedilmemiştir.

 

Bu diyetin uzun süre uygulanmasının vücut üzerindeki yan etkileri hakkında tıbbi çalışmalar devam etmektedir. Özellikle çocuklarda bu diyetin uzun süre devam ettirilmesi büyümede yavaşlamaya neden olabilir.

 

Ketojenik diyet sürecinde böbrek taşı görülme riski normalden 50 kat daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra Ketojenik diyetin yan etkileri arasında bireyin kendisini enerjisiz, yorgun ve zayıf hissetmesi, zihinsel işlevlerinde yavaşlama, artan açlık hissi, çeşitli uyku sorunları ve sürekli uyuma ihtiyacı, mide bulantısı, sindirim rahatsızlıkları ve egzersiz esnasında performans düşüklüğü bulunmaktadır.

 

Ketojenik diyetin hücrelerin uygun koşullar altında hızlı bir şekilde hücre döngüsünü tamamlayarak çoğalması sonucunda bağışıklığı etkileyebileceği hipotezi söz konusu olsa da, sağlıklı bireylerde uzun süre ketojenik diyetle beslenmenin sürdürülebilirliği ve sağlık üzerine etkileri tartışmalıdır. Bu tartışma durumu ortadan kalkana kadar ve kesin kanıtlar ileri sürülene kadar tam anlamı ile güvenilirliği kesinleşmemektedir.

 

Glutensiz beslenme ve bağışıklık;

 

Glutensiz diyet; başta arpa, buğday, çavdar dahil olmak üzere gluten içeren besin kaynaklarının diyetten çıkarılmasıyla karakterize bir beslenme şeklidir.

 

Çölyak hastalığı ve buğday alerjisi gibi gluten ilişkili hastalıkların tıbbi beslenme tedavisinde uygulanmaktadır. Bunun dışında kanıta dayalı olmamakla birlikte ağırlık kaybı ve sağlığın korunması konularında popüler hale gelmiştir.

 

Gluten içeren ekmek, bulgur, makarna, un ve unlu mamuller gibi besinlerin diyetten dışlanmasına dayanır. Tahıl ürünlerini ikame etmek için pirinç, karabuğday, amarant ve kinoa gibi gluten içermeyen tahıllar ya da glutensiz özel besinler tercih edilmektedir.

 

Zenginleştirilmemiş glutensiz özel besinleri sık tüketen bireylerde A, D ve bazı B grubu vitaminler ile demir, çinko, kalsiyum ve magnezyum gibi bazı mineraller açısından yetersiz alım riski söz konusudur.

 

Glutensiz beslenmenin immün bileşenler üzerine etkisi ileri araştırmalara muhtaç bir konudur.

 

Aralıklı oruç ve bağışıklık sistemi;

Aralıklı oruç diyeti (Intermittent Fasting) aslında bir diyet programı değildir. Gün içerisinde tükettiğiniz besinlerin farklı bir düzende tüketilmesidir.

 

Aralıklı oruç diyetini; gün içerisinde belirlenmiş zaman dilimlerinde hiçbir besinin alınmadığı ya da haftanın belirlenmiş günlerinde enerji alımında farklı kısıtlamalar yapılan bir beslenme programı olarak tanımlayabiliriz.

 

Aralıklı oruç diyetinin birkaç çeşidi var. Bunlardan en popüler olanları;

 

16:8 Yöntemi: 16 saat aç kalıp (uyku dahil), 8 saat yemek yeme şeklindedir. Örneğin; 11.00-19.00 saatleri arasında yemek yiyip, günün geri kalan kısmında herhangi bir besin tüketmiyorsunuz.

 

5:2 Yöntemi: Haftanın 5 günü normal, haftanın 2 günü çok kısıtlı kalori içerir (500-800 kcal/gün). Bu noktada kısıtlı yemek yenecek iki günün üst üste uygulanmaması sağlık açısından çok önemlidir.

 

Ye / Dur / Ye Yöntemi: Haftada bir veya iki kez 24 saat oruç tutulan yöntemdir. Bir gün boyunca akşam yemeğinden sonra diğer akşam yemeğine kadar 24 saat geçirilir.

 

Yaşanabilecek olumsuzluklar;

 

  • Belirlenen günlerde yetersiz enerji alımı;
  • Konsantrasyonda azalmaya, ruh durumunun olumsuz etkilenmesine ve yorgunluğa sebep olabilir.
  • Aralıklı oruç diyeti, doğru bir şekilde uygulanmazsa kadınlarda bazı hormonal dengesizliklere sebep olabilir.

    Yapılmış bazı hayvan çalışmaları; dişi bireylerde uzun süre uygulanan aralıklı oruç diyetinde hormonal denge üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ve doğurganlıkla ilgili bir takım sorunlara neden olabildiğini gösterilmiştir.

  • Intermittent Fasting aynı zamanda anoreksia, bulimia ve tıkınırcasına yeme gibi bazı yeme bozukluklarına da sebep olabilmektedir.
    Bu beslenme modelinde de halen daha araştırmalar devam etmekte uzun vadede olumlu olabilecek kesin kanıtlar gösterilmemiştir.

 

Akdeniz diyeti ve bağışıklık;

 

2023 yılının US News and World Report tarafında belirlenen en iyi diyet modeli sizin de tahmin edeceğiniz gibi Akdeniz diyeti yer alırken, DASH diyeti 2. sırada, Flexitairan diyet 3. sırada yer alıyor arkasından 4 ile MIND (zihin diyeti) gelmektedir.

 

Akdeniz diyeti; yüksek düzeyde bitkisel besin tüketimi (tahıllar, sebzeler, meyveler, kurubaklagiller, sert kabuklu meyveler, tohumlar ve zeytin), orta düzeyde süt ve türevleri, yumurta (haftada en fazla dört kez) ve balık tüketimi, düşük düzeyde şekerli besin ve kırmızı et tüketimi ve ılımlı düzeyde alkol (çoğunlukla kırmızı şarap) tüketimi ile karakterizedir.

 

Ayrıca bu diyetin temel yağ kaynağı biyoaktif bileşenlerden zengin sızma zeytinyağıdır.

 

Birçok çalışmada Akdeniz diyetinin özellikle polifenoller, diyet lifi ve omega-3 yağ asitleri gibi bileşenlerinin ayrı ayrı bağışıklık sistemini desteklediğini vurgulanmıştır. Bu durum, Akdeniz diyetinin geçerli olan en sağlıklı beslenme modeli olduğunu destekler niteliktedir.

 

Son dönemin popüler diyetlerine kısa kısa değinmeye çalıştım.

 

Her zaman vurguladığım cümleyi tekrarlayarak yazımı sonlandırmak istiyorum.  Beslenme şekli bireye özgüdür.

 

Her bireyin yaşam tarzı, sağlık durumu ve tercihlerine göre hazırlanan bir beslenme modeli sürdürülebilir olmaktadır.

 

Sağlıkla kalın😉