Diyabet

Dahiliye Uzmanı

Dr. Mehmet Can Salihoğlu

Diyabet nedir?

Diyabet (Şeker Hastalığı); vücutta insülin hormonu eksikliği veya insülin hormonunun etkisine karşı gelişmiş olan ’insülin direnci’ nedeniyle ortaya çıkan, kan şekeri yüksekliği ile seyreden bir metabolizma bozukluğudur.  Kontrol altına alınmazsa başta böbrek, kalp-damar ve göz olmak üzere pek çok organı etkileyen kronik bir hastalıktır.

Diyabetin farklı tipleri vardır. Genelleyecek ve daha sık gördüklerimizden bahsedecek olursak, gençlerde ortaya çıkan tip1 diyabet ya da özellikle 40’lı yaşlardan sonra ortaya çıkan; obezite, kolesterol yüksekliği gibi durumlarla beraber seyredebilen tip 2 diyabet ve gebelikte ortaya çıkan gestasyonel diyabet gibi hastalık tipleri mevcuttur.

 

Hangi semptomlar varsa diyabetten şüphelenilir?

Şeker hastalığı genellikle sinsi başlangıçlıdır. Pek çok hastada başlangıçta hiçbir semptom olmayabilir ya da günlük hayatta belki de birçok kişinin önemsemeyeceği, altından bir hastalık çıkacağını düşünmediği semptomlarla kendini gösterebilir. Özellikle aşırı susama, gün içinde normalden daha çok kez idrar yapma, ağız kuruluğu, özellikle geceleri uykudan uyanıp idrara çıkma, kilo kaybı gibi durumlarda şeker hastalığından şüphelenmek gerekir. Bunların yanı sıra yaraların geç iyileşmesi, bulanık görme, halsizlik, yorgunluk, çok aşırı yeme isteği veya iştahsızlık, ellerde-ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma, sık idrar yolu enfeksiyonu ve mantar enfeksiyonu geçirme veya insülin direncinin de bir göstergesi olan özellikle koltuk altı, ense derisinde koyulaşma gibi durumlar da diyabet hastalığı için ipucu olabilir.

 

Peki herhangi bir şikayeti olmayan kişilere de diyabet hastalığı açısından test yapılabilir mi?

Buna kişinin taşıdığı riske göre karar verilir. Örneğin en sık gördüğümüz tip 2 diyabet için; herhangi bir semptom olmasa da vücut kitle indeksi 25 ten büyük, yani kilolu olarak değerlendirilen kişilerin; yakın akrabalarında şeker hastalığı varsa, kişinin kendisinde yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalığı veya inme öyküsü mevcut ise, insülin direnci olanlar ya da daha önce prediyabet yani halk arasında bilinen adıyla “gizli şekeri” olanlar yılda 1 kez kan şekerine baktırmalıdır. Ayrıca risk faktörü olmasa da vücut ağırlığı ne olursa olsun 35 yaşından sonra 3 yılda bir kan şekeri bakılması önerilmektedir.

 

Diyabetin tedavisi nedir?

Diyabet tanısı alanların aklına gelen ilk soru, “hayatım boyunca insülin mi kullanacağım?”  sorusu olmaktadır. Diyabetin tedavisinde ve kontrol altına alınmasında kullanabilecek haplar, enjeksiyon şeklinde uygulanan insülin ya da insülin olmayan ajanlar mevcuttur. Ancak bunların yanında tedavinin çok önemli bir kısmını diyet ve egzersizi de içeren yaşam tarzı değişikliği oluşturmaktadır. Tedavi her bireyin özelinde değerlendirilmeli; öncelikle diyabetin tipini belirleyip, kişinin özel hayatındaki alışkanlıkları gözden geçirilerek uygun tedavi planı oluşturulmalıdır.

 

Diyabetin önlenmesi için öneriler…

Son 25-30 yılda, yağlı, kalorisi yüksek fast-food beslenme tarzının benimsenmesi, tip 2 diyabetin görülme sıklığında hızlı bir artışa yol açmıştır. Diyabet açısından riskli bireyler, rafine ve işlenmiş besinlerin, şeker ile tatlandırılmış içeceklerin tüketimini sınırlandırmalı; beyaz ekmek, makarna, pirinç, mısır ve şekerli gıdalar yerine sebze, meyve, tam taneli tahıllar, fasulye, nohut, mercimek, bezelye gibi kuru baklagiller ve düşük yağ içeren süt ürünleri gibi sağlıklı karbonhidratlar tercih etmelidir. Diyet, her kişi için bireyselleştirilmelidir.

Örneğin kişide hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi eşlik eden ek hastalık olup olmaması ya da diyete uyumunu kolaylaştıracak beslenme alışkanlıkları gibi durumlar gözetilerek bir diyetisyen tarafından düzenlenmelidir.

Tip 2 diyabetin önlenmesinde bir diğer önemli nokta ise egzersiz ve kilo vermedir. Yüksek riskli bireyler, vücut ağırlığında ilk 6 ay içinde %7 azalma sağlayacak kadar, yani 100 kilo bir kişi için, ilk 6 ayda 7-10 kilo verecek kadar egzersiz yapmalıdır. Bunun için haftada toplam; 150 dakikadan ve 3 günden az olmayacak şekilde, tempolu yürüyüş gibi orta şiddette bir egzersiz   önerilmektedir.

Diyabet, dünyada en sık görülen kronik hastalıklar arasında üst sıralardadır. Bunun yanı sıra diyabeti olan hasta sayısı hızla artmaktadır.  Uygun tedavi ile vücudumuza zararları büyük ölçüde önlenebilir olan bu hastalığa farkındalık yaratmak amacıyla, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Diyabet Federasyonu önerisiyle 1991 yılından beri her yıl “14 Kasım Dünya Diyabet Günü” olarak belirlenmiştir.

Şeker hastalığı tedavi ile kontrol altına alınmaz ise ilerleyen süreçte ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Bu sebeple bu hastalığın toplum tarafından tanınması; hastaların, hastalıkları hakkında bilinçlenmesi çok önemlidir.

Sağlıklı günlerde görüşmek üzere.