Çocuklarda Yas Sendromu ve Sonrası

Psikolojik Danışman

Verda Gülçür

Ebeveynlerin en büyük korkusunun çocuklarını kaybetmek olduğu gibi çocuklarımız için de anne, baba ya da her ikisini de kaybetmek çocukta yas sendromuna neden olmaktadır. Bu durumlarda kayıp çocuğun yaş grubuna göre anlayacağı bir dille ve sonrasında da çocuğun yas tutma sürecini sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesine destek verilmelidir.

 

Çocuğu üzmemek adına yaşaması gereken acıyı ertelemek ilerleyen zamanlarda çocuğun psikolojik sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir.

 

Gerek yas döneminde, gerekse ilerisi için çocuğun psikolojik sağlığını korumada,  çocuğa bakmakla yükümlü olacak kişinin davranış biçimi büyük önem arz etmektedir.

 

Anne veya baba kaybında sağ olan ebeveyn her ikisinin kaybında ise çocuğa bakmakla yükümlü ebeveyn çocuğun yaş grubuna göre çocuğa kayıp sonrası kaybı açıklamalıdır.

 

Çocuğu beyaz yalanlarla  oyalamak (iş yerine gitti, yurt dışında kalacak, seyahate çıktı, hastanede tedavi görüyor…) gibi yalanlar çocuğun sağlıksız ve sürekli bir beklenti içinde olmasına neden olurken, çocuğun kendisine bakmakla yükümlü olan kişiye olan güvenini yitirmesine, öfkelenmesine ve  zamanlı bir biçimde acısını yaşayamaması sebebiyle sağlıksız tepkiler göstermesine neden olabilmektedir.

 

Kişiye bakmakla yükümlü olan ebeveynlerden birinin yada kişinin çocuğa güven duygusunu aşılayabilmesi gerek yas sendromunu atlatmasında gerekse ilerleyen zamanlarda hayatı ile ilgili paylaşımları rahatça anlatabilmesinde ve yardıma açık olmasında çok önemlidir.

 

Çocuğa kayıp (çocuğun yaş grubuna göre) uygun bir şekilde anlatılmalı, çocuğun önünde ne çok abartılı tepkiler gösterilmeli (çığlık atma, toprağa sen gireceğine ben girseydim gibi sözler kullanma vs…) ne de çocuğun olumsuz yönde etkilenmesin düşüncesiyle hiçbir şey olmamış gibi davranılmamalıdır.

 

Çocuğun yaş grubuna göre, çocuğun istemesi durumunda cenaze törenine katılmasına izin verilmeli (10 yaş ve üstü) istediği zaman kaybedilen kişinin mezarına gitmesine izin verilmelidir.

 

Başsağlığına gelen misafirler kabul edilmekle birlikte kısa süreli olmasına dikkat etmeli ve çocuğa söylenecek sözler konusunda uyarılmalıdırlar.

 

Zavallı çocuk öksüz veya yetim kaldı, kimsesiz kaldı gibi sözler çocuğun yaşadığı travmanın şiddetini daha da arttıracaktır.

 

İnanışlarımıza göre cennet kavramı abartılı bir güzellikle anlatılmamalı ve kayıp kişinin onu orada beklediği söylenmemelidir. Bu tarz söylemler çocuğun depresyona girmesi, kendini yalnız hissetmesi gibi durumlarda yaşam isteğini kaybetmesini tetikleyebilecek faktörlerden biridir.

 

Çocuğun sorduğu sorular anlayabileceği bir dilde abartılmadan ve yalansız bir şekilde cevaplanmalı, bu konuda bizim de üzgün olduğumuz belirtilmeli, ağlamak istiyorsa ağlamasına izin verilmeli, ağlamadığı zamanlarda da neden ağlamadığı sorulmamalı, ağlayınca açılacağı gibi tavsiyelerde bulunmamalı, yasını istediği şekilde sadece ona destek olarak yaşamasına izin vermeliyiz.

 

Ölümün sadece bir kişinin fiziksel işlemlerinin durması olduğu belirtilmeli, vefat eden kişinin çocuğun halen annesi, babası veya iki ebeveyni kaybetmişse hem anne hem babası olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, yaşadığımız güzel anların hiçbir zaman yok olmayacağı çocuğa belirtilmelidir.

 

Çocuğun kendini geçmişteki olaylardan suçlu hissetmesi durumunda ( yaptığı yaramazlıklar, vefat eden kişiye kötü bir söz kullanma…) her ailede bu tarz olaylar yaşandığını ve niyetinin kötü olmadığını zaten vefat eden kişinin bildiği anlatılmalıdır.

 

Eğer çocuk kendisinin doğumu sırasında veya kendisi için yapılan bir aktivitede ebeveynlerinden birini veya her ikisini de kaybetmişse bunun onun suçu olmadığı insanların çeşitli sebeplerle hayatını kaybedebileceği çocuğa vurgulanmalıdır.

 

Yas döneminde çocuğun rutin alışkanlıklarının devam etmesine dikkat edilmelidir (Uyku saati, yemek yeme düzeni, okuluna gitme, derslerine çalışma, oyun oynama, arkadaşlarıyla vakit geçirme…). Bu dönemde çocuk bunları yapmaya sevgi, şefkat ve dengeli otoriteyle  ikna edilmeli ancak vefat eden kişi burada olsaydı böyle yapmana çok üzülürdü gibi sözler kullanılmamalıdır. Bu tarz söylemlerin tekrarı halinde çocuk diğer davranış ve isteklerinde de kendisi olmaktan vazgeçip, vefat eden kişinin istediği gibi bir yol izleme eğilimi gösterebilmektedir.

 

Bu dönemde çocuğun duygularını açıklamasına izin vermeli, kayıp hakkında konuşmak istediğinde konuşmalı onu destekleyici bir tutum içerisinde davranmalıyız ancak çocuğu acınacak bir durumda görmemeli ve çocuğun da bu şekilde hissetmesine neden olmamalıyız.

 

Sevgimizi esirgememekle birlikte yaşadığı kayıp sebebiyle çocuğu hoş görmek adı altında “hayır” denmesi gereken davranışlara “evet” dememeli, yaptığı yanlış davranışları görmezden gelmemeli yaşadığı olayın acı olduğunu ancak bu olayın yapmaması gereken davranışları yapabileceği anlamına gelmeyeceği çocuğa anlatılmalı ve bu şekilde davranılmalıdır.

 

Aksi takdirde çocuk üzerindeki gerekli düzeyde olan kontrolümüzü kaybederiz ve çocuğun öz-kontrolünü kaybetmesine neden oluruz.

 

Çocuğun kontrollü otoritemiz karşısında sen annem değilsin, sen babam değilsin, sen ailem değilsin şeklinde tepki göstermesi durumunda kesinlikle çocuğa kendi için yaptığımız iyiliklerden söz etmemeli bunun yerine kendisinin annesi, babası veya ailesinin yerine geçmeye çalışmadığımızı ancak sadece onu sevdiğimizi ve değer verdiğimizi yaşadığı kaybın sorumluluklarını ihmal edemeyeceğini anlatmalıyız.

 

Okul müdürü, öğretmenleri, rehber öğretmeni, arkadaşları, arkadaşlarının aileleri ile iletişim içerisinde olmalı, gerektiği zamanlarda yardım almaktan kaçınmamalıyız.