Kekemelikte Aile İçi Tutumlar

Dil, Konuşma ve İşitme Uzmanı

Irmak Arcan

Kekemelik genellikle 2 ile 6 yaş arasında ortaya çıkan, erkek çocuklarında kız çocuklarına göre daha yaygın olarak görülen, genetik, bilişsel, motor, dilsel, nörolojik ve çevresel faktörlerin etkilediği çoklu nedenlere dayalı nörogelişimsel bir bozukluktur.

 

Kekemeliğin temel özellikleri seslerin, hecelerin ya da sözcüklerin sık olarak tekrarlanması, uzatılması veya konuşmanın ritmik akışını bozan, sık, alışılmadık duraksama ya da aralıklardır. DSM – IV (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 1994). Kekeleyen bireyler ne söylemek istediklerini bilmelerine rağmen bunu söylemekte zorluk yaşarlar.

 

Örneğin, bir kelimeyi söylerken istemsiz olarak kelimeyi tekrar edebilirler (anne-anne-anne), kelime içerisindeki sesleri (Yaaaarın) uzatabilirler veya heceleri (O-o-o-o-okula gittim) tekrar edebilirler, konuşmaya başlarken veya konuşma sırasında duraklayabilirler.

 

Konuşma ile ilgili semptomlara ek olarak, kekeleyen bireylerde iletişim kurarken hızlı göz kırpma, yüz buruşturma, titreme veya el-ayak vurma gibi ikincil davranışlar da görülebilmektedir.

 

Kekemelik terapisinde, çocuk odaklı terapilerin yanı sıra aile odaklı terapiler de yer almaktadır.

 

Özellikle okul öncesindeki çocuklar için sıklıkla aile odaklı terapi yöntemi kullanılırken, okul çağı çocuklar için çocuk odaklı terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Fakat her iki terapi yönteminde de hedef, tamamen veya yalnızca konuşmanın akıcılığını arttırma odaklı olmamalıdır. Aile içi tutumlar, ailenin çocukla iletişiminin değerlendirilmesi ve akıcılığı kolaylaştırıcı çevre üzerinde de çalışılmalıdır.

 

Kekemelikte yanlış aile ve çevre tutumları kekemelik üzerinde kötü etki yarattığı bilinmektedir.

 

Öncelikle hangi durumlarda çocuklar ile kekemelik hakkında konuşulması gerektiği bilinmelidir.

 

Kekeleyen çocuklar kekelediğinin farkında olmayabilir böyle durumlarda; eğer çocuk farkında değilse ve kaygısı yoksa kekemelik hakkında konuşulmamalı ve akıcılık bozukluğuna dikkati çekilmemelidir, eğer çocuk farkındaysa fakat kaygısı yoksa gerektiği zaman konuşulmalı, eğer çocuk farkındaysa ve kaygısı varsa konuşulmalıdır. Bu durumlarda çocuğun konuşması anlayış ile karşılanmalı ve çocuğa cezalandırıcı veya olumsuz tepkiler verilmemelidir.

 

Aileler aşağıdaki tutumlardan kaçınmaya özen göstermelidir:

 

  • Konuşmayı düzeltmek, çocuğu ve konuşmasını sürekli kritize etmek. ‘Dur ve tekrar söyle’, ‘Konuşmaya başlamadan önce nefes al, düşün’, ‘daha yavaş ol’ ya da ‘Biri mi kovalıyor?’ gibi tutumlar kekemeliği arttırmaktadır.

 

  • Ailenin diğer üyelerinin alaycı olması.

 

  • Çocuğa şiddet, baskı veya cezalandırma uygulanmamalı.

 

  • Kalabalık ortamlarda çocuk takıldığı zaman sorulara onun yerine cevap verilmemeli veya konuşulmamalı.

 

Bu tutumların yerine çocuk kekelediği zaman aileler bu durumu anlayışla karşılamalı ve bunun kötü bir durum olmadığını destek olacak şekilde hissettirilmeli ve konuşulmalıdır. ‘Biliyorum bunu söylemek biraz zor oldu gibi’, ‘Bunlar olabilir’ ya da ‘Bazen konuşurken güçlük çekebiliriz’ gibi yorumlar bireyin kekemelik ile daha başarılı bir şekilde başa çıkmayı öğrenmesine yardımcı olacaktır.”

 

Ailelerin tutumlarının değiştirilmesinin yanı sıra aileler kendi konuşma modellerini değiştirerek çocuklarının akıcı konuşmasına yardımcı olabilmektedir.

 

Aileler kekemeliği olan çocuklarıyla konuşurken, şunlara dikkat etmeleri yararlı olabilir;

 

  • Konuşurken zaman zaman duraklamak, örneğin sözcükler veya cümleler arası duraksamalar. Fakat çok yavaş, robotik bir konuşma olmamalıdır.

 

  • Çocuklar üzerinde zaman baskısını azaltmak, örneğin hızlı ve ani cevap vermesi gereken sorulardan kaçınmak veya “çabuk ol”, “acelem var” gibi ifadeler kullanılmamalı.

    Çocuk hızlı konuşmaya başladığı durumlarda zaman baskısını azaltmak için ‘zamanım var seni dinliyorum’ gibi cümleler kurulmalı.

 

  • Çocuğa sık sorular sorulmamalıdır, soru sorulması gerektiği zaman sorular modifiye edilmelidir.

    Aileler soru sorarken kendi düşüncesini açıklamayı denemelidir, örneğin ‘bugün hangi parka gitmek istediğini merak ediyorum’, ‘bu oyuncakla oynamak istediğini düşünüyorum’ veya sorularının içerisine ‘Sanırım’, ‘Öyle görünüyor ki’ gibi cümleler katmalıdır.

 

  • Çocukla konuşurken mutlaka göz kontağı kurulmalı.

 

  • Çocuk kekelediği zaman konuşmasının bitmesini beklemek, eğer çocuk akıcı konuşamadığı için kaygılanmış veya konuşmayı durdurmuşsa, ailenin dikkatinin aslında kekelemede olmadığını çocuğun anlattıklarında olduğunu hissettirmek, örneğin ‘bu konuyu çok merak ediyorum’, ‘ne söylemek istediğini can kulağı ile dinliyorum’ gibi olumlu yaklaşımlar yapılmalı.

 

  • Aile çocuğun kekemeliğini arttıracak olay, durum ve faktörleri gözlemleyip bunları en az seviyeye indirmeli.

 

  • Konuşma çocuk için ödüllendirici olmalıdır ve çocuk konuşmaya teşvik edilmelidir.

 

  • Kekeleyen bir çocuk, her zaman kekelemenin kötü bir durum veya bir yetersizlik olmadığına ikna edilmelidir.

 

Kekeleyen çocuklara karşı tüm bu iletişim tutumları sergilendiği ve akıcılığı kolaylaştırıcı çevre sunulduğu takdirde, dil ve konuşma terapisi desteği ile birlikte aileler çocuklarının akıcı konuşmasına yardımcı olabilmektedir.