HIV, AIDS ve Gebelik

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Op. Dr.  Tomris  Mahirel

 

Merhaba sevgili okurlar!

 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1988 yılından beri HIV/AIDS farkındalığını artırmak için 1 Aralık tarihini “Dünya AIDS Günü” olarak kabul etmiştir. Bu günün amacı, hem hastalığa karşı bilinç ve farkındalığın artırılması, hem de bu hastalıktan yaşamını yitirenleri anmaktır.

 

HIV enfeksiyonu, ilk olarak 1980 li yıllarda Orta Afrika’da şempanzelerde görülmüş, 1983 yılında tanımlanmış, 1985 yılında tanı testleri kullanılmaya başlanmıştır. Ortaya çıkışından bu yana 75.7 milyon kişinin HIV ‘e yakalandığı tahmin ediliyor. DSÖ 2019 verilerine göre bu güne kadar 32.7 milyon kişi hayatını kaybetmiş; 40 milyondan fazla kişi de bu virüsle yaşamını sürdürmektedir. İhbarı zorunlu bir hastalıktır.

 

AIDS’e bağlı ölümlerde düşme görüldüğü bildirilmektedir. Bunda, hem hastalığa karşı bilinçlenme ve hem de etkin tedavi olanaklarının artmasının rolü büyüktür. Eskiden marjinal bir kesimin hastalığı olarak bilinirken artık toplumda her kesim ve yaşta kimsede görülebilmektedir. “XXI.  Asrın Vebası” da denen AIDS’in tedavi edilmesi mümkün olmasa da geliştirilen ilaçlar sayesinde HIV (+) kişilerin bu hastalıkla uzun bir yaşam sürmeleri mümkün hale gelmiştir.

 

Son yirmi yılda çocuklarda karşılaşılan yeni HIV vakaları da %52’lik bir gerileme göstermiş, ilaçlar sayesinde gebelerin virüsü  bebeklerine aktarması %85 engellenebilmiştir.

 

Konunun iyice anlaşılması ve tanı ve tedavinin önemine değinmek için önce HIV ve AIDS’ in ne olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Zira ikisi aynı şeyler değildir.

 

HIV, bir kez vücuda girdiği zaman, akıl almaz bir hızla çoğalıp vücudun hastalıklara karşı direncini oluşturan bağışıklık sistemini tahrip eden bir virüstür.

 

AIDS ise bir hastalık olmayıp, HIV tarafından bağışıklık sisteminin ciddi olarak tahrip edilmesi sonucunda ortaya çıkan ve hayatı tehdit eden bir fırsatçı enfeksiyonlar ve hastalıklar topluluğudur. AIDS; Edinilmiş Bağışıklık Sistemi Yetmezliği  Sendromudur.

 

Erken teşhis ve düzenli, etkin tedavi ile birçok HIV (+) kişide AIDS’le ilişkin hastalıklar oluşmayabilir ve bunlar normale yakın bir yaşam sürdürürler.

 

Bulaş Yolları:

 

  • Vajinal veya rektal yolla yapılan prezervatifsiz cinsel temaslar en yaygın bulaşma şeklidir.

 

  • Ortak kullanılan kirli iğne uçları ve enjektörler,

 

  • Anneden bebeğe gebelik, doğum ya da emzirme nedeniyle anne sütünden bulaş,

 

  • Oral seksle bulaş, partnerlerin hijyen durumuyla ilgili olup daha az rastlanmaktadır.

 

  • Kanla bulaş; HIV(+) kişinin kanıyla temas eden bazı nemli, absorban vücut kısımlarından da bulaş alınabilir. (göz, vajen, penis başı, makat, ağız gibi…); ya da (+) şahsın kanıyla bulaşan yara, çatlaklardan da virüs bulaşabilir. Devamlılığı bozulmamış ciltten HIV bulaşmaz. HIV (+) kişiye yardım esnasında kazara oluşmuş bir kesi veya ele kirli enjektör iğnesinin batması durumunda da bulaş olabilir.

 

HIV; Yanak yanağa öpüşme, kucaklaşma, el sıkışma, aynı sosyal ya da iş ortamında bulunma, aynı tuvaleti kullanma, bardak, tabak, çarşafla, öksürme, aksırma ile bulaşmaz.

 

HIV enfeksiyonunun evreleri:

 

Tedavi edilmeyen HIV gittikçe ilerleyerek zaman içinde ağırlaşmakta ve bağışıklık sistemini tahrip ederek AIDS gelişmektedir. Diğer yandan, erken tanı ve tedavi alan HIV (+) hastaların viral yüklerinin kanda tespit edilemeyecek sınırlara düşürülmesiyle başkalarına HIV bulaştırma riski ortadan kalkmaktadır.

 

  1. Akut Primer HIV Dönemi:

 

Virüs alındıktan 2 — 4 hafta sonra görülür. Bu dönem, virüsün süratle çoğalarak bağışıklık sistemine saldırdığı dönemdir.

 

Bazı hastalar gribal enfeksiyon semptomları gösterirler (ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ve eklem ağrıları gibi..). Bu dönemde kişi bulaştırıcıdır.

 

  1. Kronik HIV Enfeksiyonu Dönemi — Semptomsuz Dönem:

 

Virüs sessizce çoğalmaya devam eder. Kişide hiç semptom görülmeyebilir. Bu dönemde de tedaviye başlanmazsa 10 — 15 yıl içinde AIDS gelişir.

 

Tedavi alan kişi AIDS gelişmeden bu dönem içinde yıllarca kalabilir. Ancak hala başkalarına bulaştırmaya devam eder.

 

Tedavi alarak viral yükü belli bir düzeyin altına inenlerin, HIV(-) bir partnere bulaştırma riski yoktur.

 

III. AIDS: 

 

HIV enfeksiyonunun finalidir. HIV, bağışıklık sistemini ciddi şekilde tahrip etmiştir.

Vücut, fırsatçı enfeksiyonlar ve hastalıkların pençesindedir.

 

AIDS tanısı almış hastada viral yük yine çok yüksektir ve hasta bu aşamada da bulaştırıcıdır.

 

AIDS semptomları:

 

  • Sürekli yorgunluk,

 

  • Yüksek ateş, gece terlemeleri,

 

  • Lenf bezlerinde şişlik,

 

  • Nedeni belli olmayan kilo kaybı,

 

  • Uzun süren ishaller,

 

  • Deri döküntüleri,

 

  • Solunum güçlüğü,

 

  • Fırsatçı enfeksiyonlar, tüberküloz, pnömoni,

 

  • Kanser.

 

III. Evre:

 

HIV tanısından sonra ortalama ömür 3 yıldır. Ancak etkin bir tedaviyle birçok hasta III. Evreye girmemektedir.

  1. Evre:

 

Son evredir. Tedaviye başlanan hastaların çoğu bu evreye geçmezler.

 

Korunma:

 

  • Kondom kullanılmalı.

 

  • Tek kullanımlık enjektör ve iğneler kullanılmalı.

 

  • Şüpheli bir cinsel temas halinde süratle test yaptırmalı.

 

Halen HIV’den koruyan aşı geliştirilmemiştir.

Tedavi:

 

Erken- Etkin- Sürekli

 

  • İlaç: Ömür boyu ve düzenli olarak kullanılmalı. İlaç, virüsün çoğalmasını engellemekte; bu şekilde bağışıklık sistemine, kendini toparlayıp daha çok hasardan korunmak için şans vermektedir.

 

  • Sigara mutlaka bırakılmalı

 

  • Düzenli egzersiz

 

  • Düzenli uyku

 

  • Düzenli beslenme

 

  • Profesyonel psikolojik yardım.

 

Gebelikte HIV Takibi:

 

  • Viral yükün, kanda tesbit edilemeyecek kadar düşük olduğu dönemde gebeliğin oluşması, bulaş ihtimalini azaltır.

 

  • Gebelik döneminde düzenli takiple anne ve bebek AIDS’ ten korunabilir.

 

  • İlk 3 ay içinde HIV testlerinin (+) gelmesi durumunda gebeliğin anne ve bebeği AIDS yönünden nasıl etkileyeceği ve gebelik devam edecekse koruyucu ilaçların yan etkileri hakkında bilgi verilmelidir.

 

  • HIV (+) gebenin takibinde enfeksiyonun derecesi önemlidir.

 

  • Gebenin bağışıklık durumunun düzeltilmesi gerekir.

 

  • Gebeye beslenme eğitimi verilmeli.

 

  • Gebe her kontrolde, HIV’ in neden olabileceği hastalıklar yönünden değerlendirilmeli.

 

  • 4 ve 6.aylarda smear test

 

  • 32. Haftadan sonra her hafta kontrol.

 

  • Psikososyal destek.

 

  • Doğum sezaryenle olmalı,

 

  • Annenin bebeğini emzirmesi yasaklanmalı.

 

Gebenin takibinde en üst seviyede multidisipliner yaklaşım şarttır.

 

Takip ekibinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, HIV konusunda uzmanlaşmış enfeksiyon hastalıkları uzmanı doktor, hemşire, psikolog, diyetisyen bulunmalıdır.

 

Doğurganlık çağındaki tüm kadınların AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve gerekiyorsa test uygulanması önerilmektedir.

 

BM HIV/AIDS Ortak Programı 2019 raporuna göre, Dünyada HIV epidemisi başladığından bu yana 74,9 milyon kişi HIV ile enfekte olmuş, 32 milyon kişi AIDS nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

 

Önceleri AIDS’li vakalarda ömür beklentisi 2-5 yıl iken şimdi 20-25 yıldır. HIV (+) iseniz, sağlıklı yaşamak ve virüsü başkalarına bulaştırmamak için AIDS olmayı beklemeden hemen tedaviye başlamalısınız.

 

Bilinçli olursanız HIV’den ÖLÜNMEZ !!!