Anna Kibelana
Bir ülkede, ormandaki kulübede yaşayan fakir bir anne ile kızı varmış. İkisi de iyi niyetli ve yardımsevermiş. Ormanda yolunu kaybeden biri olursa hemen yardım ederlermiş.
Bir gün genç bir prens avlanmak için ormana girmiş ve yolunu kaybedip dolaşmaya başlamış. Gel zaman git zaman yolu bu anne ve kızının kulübesinin yakınlarına varmış. Anne, baygın halde bulmuş onu, kulübeye taşımış. Prens yaralıymış. Kıyafetleri yırtık pırtık, pis kokulu, saçı başı darmadağınıkmış. Anne hemen yaralarına merhem yapmış. Sonra yüzünü, gözünü silmiş, saçını taramış. Kocasından kalan eski kıyafetlerden giydirmiş. Prens birkaç saat sonra uyanmış: “Neredeyim ben? Siz kimsiniz?” diye sormuş. Anne kendini tanıtmış, olanları anlatmış.
Zamanla prens iyileşmiş, kıza aşık olmuş ama prens olduğunu söylemeden çekip gitmiş.
Ormanın ruhu, zorluk ve yokluk içinde dahi iyilikten vazgeçmeyen bu anne ile kızı ödüllendirmek istemiş ve bir gece kızın saçlarını altına çevirmiş. Sabah uyandıklarında kızın upuzun sarı saçları artık tel tel altınmış.
Anne ile kız bu duruma çok şaşırmışlar. Annesi kızının dökülen altın saçlarını toplayıp şehre gitmiş. Elbiseler, yiyecekler getirmiş kızına. Kızın altın saçları döküldükçe annesi onları toplamaya devam etmiş.
Annesi, kızının daha güvenli bir yerde olması gerektiğini düşünmüş. Altın saçları duyulursa ona zarar gelmesinden korkmuş ve şehirde yüksek duvarları olan bir ev almış. Artık çok zenginlermiş.
Bu arada kayıp prens ülkesine varmış, askerler ve hediyelerle ormandaki kulübeye dönmüş. Ama orada kimsecikler yokmuş. Sormuş, soruşturmuş ama bir bilen olmamış. Ancak şehirdeki çok zengin anne ile kız herkesin dilindeymiş.
Onları görmek isteyen prens, evlerinde verilen partiye katılmış. Üzerindeki süslü elbiseler, değerli mücevherlerle anne ile kız onu tanıyamamış. Ama prens başında büyük bir örtü olsa da aşık olduğu kızı hemen tanımış.
Ertesi gün prens ormandaki kulübede kendine giydirilen eski elbiseleri giyip tekrar o evin kapısına gitmiş. Zorla buyur edilmiş.
Anne ve kız üzerindeki elbiseleri görür görmez onu tanımış. Prens, pek konuşmadan akşam geleceğini söyleyip gitmiş.
Akşam, prens kıyafetleriyle ve hediyelerle gelmiş. Altın saçlı kıza evlenme teklif etmiş. Onun bir prens olduğunu öğrenen anne ve kız şaşkınmış ama güzel kızın altın saçlı olduğunu öğrenen prens daha da şaşkınmış. Prens altın saçlı kızla evlenmiş ve dillere destan bir düğün yapmışlar.
Gökten üç altın tel düşmüş. Sana, bana, kara kediye…