7 Haziran Türk İşaret Dili Bayramı

Özel Eğitim Öğretmeni

Tuğçe Özmert

İŞİTME NEDİR?

 

İnsan, beş duyusu vasıtasıyla algılayabildiklerini beyninde yorumlayarak anlamlandırır.

 

İşitme duyusu da insanın çevresini algılamasına yardımcı olan, çevresindeki canlılarla iletişimini sağlayan bir duyudur.

İşitmenin gerçekleşebilmesi için; Sesin olması, sesin kulağa ulaşması, o sesin insan kulağının alabileceği frekans ve şiddet  sınırları içinde olması,sesin kulaktaki dış, orta ve iç bölümleri aşması, sesin işitme merkezine ulaşması ve merkezce algılanması gerekmektedir. Bu işlevlerden birinin aksaması işitme yetersizliğini ortaya çıkarabilmektedir.

 

 

NASIL TANI KONUR?

 

Bebeklerde doğar doğmaz yeni doğan ünitesinde yapılması gereken OAE ( Otoacoustic Emission ) testi dediğimiz iç kulağın aktivitesi hakkında fikir veren bir test vardır. Bu testi başarıyla atlatamayan bebek kontrol altına alınır ve eğer işitme kaybı saptandıysa işitme kaybı tanısı konur.Bu testi geçememesi bebekte kesin işitme kaybı vardır demek için yeterli değildir.

 

  • ABR-Baer testi ve buna ilave olarak EAİ(Elektro Akustik İmmitancemetre) yapıldıktan sonra kesin işitme kaybı vardır demek mümkün olur.

 

  • İşitme testleri, işitme kaybının tipi ve derecesi hakkında karar vermek için uzmanlarca yapılan testlerdir.

 

İŞİTME CİHAZI KULLANIMI NASIL OLUR?

 

Her tip işitme kaybına ve işitme kaybı olan her yaştaki bireye uygun bir işitme cihazı mutlaka vardır.

 

Günümüzde gelişen teknoloji ve erken tanı koyma sayesinde bebekler bile işitme cihazlarından yararlanabilmektedir.

 

Cihaz kullanımında önemli olan, işitme kaybı olan bireye en uygun işitme cihazının seçilerek cihaz kullanımında sürekliliğin sağlanabilmesidir. İşitme cihazları tam anlamıyla doğal sesi vermezler.

 

Beynin yeni sesleri ayırt edip algılaması ve hatırlaması için belirli bir zamanın geçmesi ve çocuğun uygun eğitimi alması gerekir.

 

İŞİTME KAYBI DERECELERİ NELERDİR?

 

  1. 0–25 dB;Normal İşitme Sınırlarında

 

  1. 26–40 dB;Hafif İşitme Kaybı

 

  1. 41–55 dB;Hafif – Orta İşitme Kaybı

 

  1. 56–70 dB;Orta – İleri İşitme Kaybı

 

  1. 71–90 dB;İleri İşitme Kaybı

 

  1. 91- ve daha üzeri dB;Çok İleri İşitme Kaybı

 

İŞİTME ENGELLİ BİREYE YÖNELİK TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

 

  1. İşitme kaybı olan bireylere uzmanlarca işitme cihazları önerilmektedir.

 

  1. Geçici işitme kayıplarında uzman doktor kontrolünde ilaçlar kullanılmaktadır.

 

  1. Bazı tür işitme kayıpların da koklear implant takılarak tedavi yoluna gidilir.

 

Unutmayalım ki;

 

İşitme engelliler işitme engeli yanında başka bir engele sahip değil ise yani çoklu engeli yok ise normal insanlarla aynı zeka seviyesine sahiptirler.

 

İşitme engellileri zorlayan tek durum öğrenmede güçlük olmasıdır. Onlarında bizler gibi birer normal insan olduğunu unutmayalım.

 

Bazı işitme güçlüğü olan kişilerin duyması için yüksek sesle konuşmanız gerekebilir. İşitme engeli sözel dil edinimini etkiler.

 

İşitme kayıpları erken tanılanabilir ve teşhis edilebilirse, tıbbi önlemler ve eğitsel hizmetler sağlanabilir.

 

Bu bağlamda Türk İşaret Dili ya da TİD, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’indeki işitme engelliler tarafından kullanılan dildir.

 

Diğer işaret dilleri gibi Türk İşaret Dili de Türkçenin gramer yapısından farklı olarak kendine özgü bir gramer yapısına sahiptir.

 

Türkiye’de ilk defa Türk Dil Kurumu’nun 2007 yılında düzenlenen’ Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı” ile 7 Haziran tarihinin Türk İşaret Dili Bayramı olarak ilan edildi.

 

İşaret Dili Ne Demek?

 

İşaret dilini, Türk Dil Kurumu “işitme engeli bulunan bireylerin, el ve yüz hareketleri kullanarak kurdukları iletişim biçimi” olarak tanımlamıştır.

 

İşaret Dilinin Tarihsel Gelişimi

 

Türkiye’de ilk işitme engelliler okulu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde II. Abdülhamit tarafından 1902 yılında kurulmuştur. Kurulan bu okulun ismi Yıldız Sağırlar Okuludur. Bu okulda, günümüzde kullanılan Türk İşaret Dili’nin alt yapısını oluşturan Osmanlı İşaret Dili okutulmuştur. Ancak 1953 yılında çıkarılan Milli Eğitim Bakanlığı kanunu ile işaret dili kullanılmasına yasak getirilmiştir.

 

Bunun sebebi ise işitme engelli bireylerin, eğitim süreçlerinde sözel eğitim alması gerekliliğidir. Sözel eğitim almayan çocuklar, ileride konuşma ve yazma sorunu ile karşılaşacaklardır.

 

İşaret dilinin özellikleri şunlardır:

 

  • Türkçe ile işaret dili cümle dizimi farklıdır.

 

  • Engelli bireylerin iletişim kültürünü içerir.

 

  • Aynı işaret birden çok anlama gelir.

 

  • Sıfatlar, isimlerden sonra gelir.
  • Her ülkenin kendi işaret dili bulunur.

 

  • İşaretlerde genellikle ek kullanılmaz.

 

Evrensel bir işaret dili var mı?

 

Hayır yok. Bir sürü çeşitlilik var ve ülkede sözlü diller için bir işaret dilinden daha fazlası olabilir.

 

Mesela Belçika da (Fransız Belçika işaret dili Felemenkçe işaret dili) ya da İspanya da (İspanyolca ve Katalan işaret dili) 2 tane işaret dili var.

 

Birleşik Krallık ve İrlanda gibi ayrı dili konuşan iki ülkede farklı işaret dilleri var. Bu konuşma dilini tecrübe etmiş birine farklı olan tarihi gelişmelerden kaynaklanıyor.

 

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Türk İşaret Dili’nin Kullanımı;

 

5378 sayılı kanunun kabulünden yaklaşık on iki yıl sonra, işitme engelli çocukların eğitiminde hala TİD’in sistematik olarak kullanılmadığını görmekteyiz.

 

Birleşmiş Milletler Engellilerin İnsan Haklarına Dair Sözleşme’yi imzalayan Türkiye’de TİD ile ilgili çalışmalarda akademisyenler ve işitme engellilerin birlikte yürüteceği çok daha fazla çalışmalara öncelik verilmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’deki işitme engelli gençlerin okuryazarlık seviyesi istatistiklerde görülenden daha düşüktür. Türkiye’de işitme engelli öğrencilere eğitim veren işiten öğretmenlerin TİD’i aktif kullanabilir olması, Türkçe TİD eğitim materyali eksikliği hızlı bir şekilde giderilmesi, ağırlıklı olarak metin tabanlı olan dijital teknolojinin sosyal yaşama ek değer sağlayacak şekilde kullanılması, ileri derecede okuryazarlık için önemli olmaktadır.

 

Türkiye’deki işitme engelli bireylerin yeni bilgi ve teknolojilerinden tam olarak faydalanabilmesi ve sosyal hayata etkin katılımları için Türkçe okuma yazma becerilerinin daha ileri seviyede olması gerekmektedir. Türkiye’de TİD konusuna odaklanan bir üniversite veya enstitü ya da bölüm bulunmamaktadır.

 

Ülkemizdeki işitme engelli bireylerin gelişimi istihdamı ve topluma katılımını sağlamak amacıyla; TİD konusuna odaklanan akademik kurumların kurulması, bu kurumlarda TİD ile ilgili sözlük, dilbilgisi ve eğitsel araç ve gereçlerin geliştirilmesi, profesyonel TİD çevirmenlerinin yetiştirilmesi ve okulöncesinden başlayarak işitme engelli bireylerin eğitiminde TİD ve Türkçenin birlikte kullanıldığı iki dilli eğitime başlanması son derece önemlidir.

 

İşitme engelli çocukların TİD’e erişiminin mümkün olduğunca erken yaşta sağlanması bu bireylerin dil, bilişsel ve sosyal gelişimi açısından önemlidir.

 

İşitme engelli çocukların örnek alabilecekleri işitme engelli öğretmenlerin yetiştirilmesi için TİD kullanan ve öğretmen olmak isteyen işitme engelli yetişkinlerin eğitimi için adımlar atılmalıdır ve yükseköğretime girişte fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Bir diğer çalışma alanı ise toplumun bilinçlendirilmesi olmalıdır. Bu amaca yönelik son yıllarda televizyon kanallarında çeşitli programların içeriklerinin ve TİD çevirisinin sağlanması oldukça olumlu gelişmelerdir.

 

iletişim becerilerinin desteklenmesi amacıyla tüm eğitim kademeleri için uygun işaret dili öğretim programları hazırlanması, özellikle ortaöğretim dahil yükseköğretimde zorunlu ders kapsamına alınması, TİD eğitimlerinin formasyon eğitimi olan öğretmenler tarafından verilmesi ve işitme engelli olan ve olmayan her bireyin işaret dili kullanması önemli noktalardır. Özellikle iyi eğitim almış yükseköğrenim görebilecek işitme engelli bireylerin, eğitimi ve iş yaşamına aktif katılımları hem model olmaları hem de toplumun bilinçlendirilmesi açısından son derece önemlidir.

 

İşitme engelli bireylerin, TİD planlaması alanında aktif rol alarak, erken yaş grubuna örnek oluşturabilecekleri ortamlar yaratılmalıdır.

 

Sonuç olarak bireyin gelişimi ve çevresi ile etkileşiminde dilin önemi yadsınamaz. Öğrenilmesi gereken bazı bilgi ve becerilerin geç yaşlarda edinilmesinin zor olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında erken yaşta edinilen dilin öneminin daha da arttığı söylenebilir. Bu çalışmayla ulaşılmak istenen hedef, Türkiye’de yaşayan işitme engelli bireylerin anlayabilecekleri ve anlatabilecekleri bir dile, yani TİD’e sahip olmalarında onlara destek sağlayacak akademisyen ve öğretmen adaylarına kaynak sunmaktır. Ayrıca işaret dilinin çoğunluk tarafından da kullanılmasının, işitme engelli bireylerin topluma dahil olmasında kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.