İşbirlikçi Öğrenme Aka Cooperative Learning

Eğitim Uzmanı  ve Danışmanı

Ayşe Hunat Öztoprak

Üyelerinin işbirliği olmadan toplumun hayatta kalması mümkün değil ve eğer insanoğlu yaşamını sürdürmeyi başarabildiyse toplum üyelerinin işbirliği içerisinde olması nedeniyle bunu başardı. Toplumun sürdürülebilirliği avantajlı bireylerin tarih boyunca tek tek gösterdikleri çabalardan ziyade toplumun bütünlüğü, birliktelik içerisinde grupça hareket edebilmeleri sayesinde gerçekleşmiştir.

 

Hayatta kalabilmeyi başaran bireyler, grubu tarafından desteklenenler olmuşlardır (Ashley Montagu, 1965).

Öğrencilerin birbirleriyle olan etkileşimleri eğitimin ihmal edilen yönü.

 

Halbuki öğrencilerin  materyallerle, ders kitaplarıyla veya eğitim programlarıyla nasıl bir etkileşim içerisinde olmaları gerektiğine dair öğretmenlere fazlasıyla eğitim verilmekte ve tabii öğrenci ile nasıl iletişim kurulacağı üzerine de eğitim almakta öğretmenler. Ancak öğrencilerin birbirleriyle olan iletişimleri veya nasıl etkileşime girmeleri gerektiği nispeten göz ardı edilen bir konu.

Öğretmenlerin öğrenci — öğrenci etkileşim modellerini yapılandırma şekilleri, öğrencilerin ne kadar iyi öğrendikleri, çocuklarımızın okulları, öğretmenleri ve birbirleri hakkında nasıl hissettiklerine ek olarak sahip oldukları özgüvene dair bize ipuçları vermekte.

 

1960’ların ortalarında, işbirlikli öğrenme pek bilinen bir kavram değildi ve eğitimciler tarafından büyük ölçüde dikkate alınmıyordu. İlk, orta ve üniversite öğretiminde rekabetçi ve bireysel öğrenme hakimdi. Kültürel direniş öğrencilere ‘kurtlar sofrası (dog—eat—dog world)’nda hayatta kalmanın öğretilmesi gerektiği anlayışı ile bireysel öğrenmenin altını çiziyordu.

 

Rekabet, eğitim düşüncesine büyük ölçüde egemen olurken, Skinner’ın davranış değişikliği üzerine yaptığı çalışmalarca tehdit ediliyordu.

 

Döneme ayak uyduramayan yaklaşımlar, eğitim uygulamaları ve düşünceleri üzerinde gerçekleşen değişimin önüne de geçemedi. İşbirlikli öğrenme tüm eğitim seviyelerinde kabul edilen ve sıklıkla tercih edilen bir öğretim stratejisi olarak kendini kanıtladı. Günümüzde işbirlikli öğrenmeyi kabul etmeyen her hangi bir görüş veya yazılı metin bulunmamakta.

 

İşbirliği, ortak hedeflere ulaşmak için birlikte çalışmaktır. Bireyler kendileri için olduğu kadar diğer grup üyelerinin faydalarına olan sonuçları arar.

 

İşbirlikli öğrenme, öğrencilerin kendilerinin ve birbirlerinin öğrenmelerinin en üst düzeye çıkarma amacıyla birlikte çalışmalarını küçük gruplar halinde gerçekleştirir. Bu bağlamda küçük grup çalışmaları çoğu zaman işbirlikli starateji ile karıştırılır ve tam olarak anlaşılması önemli olduğu kadar velilerin de ayrımı yapabilmeleri çocuklarının eğitimine olan katılımlarını farklı bir boyuta taşıyacaktır.

 

İşbirlikli öğrenmenin başarılı olabilmesi için beş temel unsur vardır;

 

  1. Olumlu bağımlılık: Öğrenciler, bireysel ve grup çalışmalarından kendilerini sorumlu hissetmelidir.

 

  1. Yüz yüze etkileşim: Öğrenciler, birbirlerini desteklemeli ve teşvik etmelidir. Öğretim ortamı, göz temasını ve tartışmaları gerekli görür.

 

  1. Bireysel ve grup sorumluluğu: Her öğrenci kendi üzerine düşeni yapmakta ve grupça amaca ulaşmakta sorumluluk almalıdır.

 

  1. Grup davranışları: Grup üyeleri başkalarıyla yapılan çalışmalarda, kişiler arası ilişkilerde, sosyal ve işbirlikçi becerilerde eğitim almalıdır.

 

  1. Grubun işleyişi: Grup üyeleri kendilerinin ve grubun birlikte çalışma becerisini analiz etmelidir.

 

İşbirlikli öğrenme, öğrencinin ve öğretmenin sınıf içi rollerinin değişmesidir. Öğretme ve öğrenme, öğrenciler tarafından paylaşıldığından artık sadece öğretmenin görevi değildir. Hedef belirleme, öğrenmeyi değerlendirme ve öğrenmeyi kolaylaştırma yetkisi herkes tarafından paylaşılır. Öğrencilerin öğrenmelerine aktif olarak katılmaları, birbirlerini sorgulamaları ve öğrenmelerini içselleştirmeleri için fırsat yaratılır. Akademik başarıyı (%28) arttırmanın yanı sıra işbirlikli öğrenmenin, öğrencilerin düşüncelerini söylemede, farklı bakış açılarını yargılamadan dinlemelerinde ve incelemelerinde pozitif katkı sağladığı, öğrencinin özgüvenini, motivasyonunu ve empati kurma becerisini arttırdığı kanıtlanmakta.

 

Kalıplaşmış sınıf yönetimine sahip öğretmenler için işbirlikli öğrenme gül bahçesinde gezintiye çıkmak gibi olmuyor. Karşılaşılan zorluklar arasında öğrenme kontrolünün öğrenciye bırakılması, gürültü seviyesinin idaresi, çatışmaların çözülmesi ve öğrenmenin değerlendirilmesi yer alıyor örneğin. Dikkatlice yapılandırılmış aktiviteler öğrencilerin beraber çalışmaları için gereken beceriyi edinmelerine, tartışmaların ve grubun işleyişine yönelik bazı sorunların üstesinden gelmelerine yardımcı olacaktır. Ancak işbirlikli öğrenme stratejisini uygulayacak öğretmenin de kendisini bu alanlarda geliştirmesi, 21. yüzyıl öğretmen becerilerine sahip olması gerekecektir.

 

İyi uygulandığında işbirlikli öğrenme akademik başarıyı, aktif öğrenmeyi, özgüveni ve motivasyonu beraberinde getirecektir.

 

İşbirlikli çalışmalarda öğrencilerin edindikleri beceriler bireysel çalışmalarda geliştirdikleri yetilerden oldukça farklı. İş dünyası çalışanlarını ekipler ve görev güçleri halinde organize ettikçe, ‘takım oyuncusu’ olmak için gereken beceriler ön plana çıkıyor. Örneğin fikirlerini sözlü olarak ifade etmek ve savunmak, çatışmaları yönetebilmek, fikir birliği oluşturmak ve kibarca karşı çıkmak okullarımızda bir program çerçevesinde öğretilmeyen mefhumlar. Evet, işbirlikli öğrenme stratejisi ile akademik öğrenmeyi daha etkin sağlıyoruz ve aynı zamanda kişiler arası ilişkileri geliştirme fırsatları sunarak gelecekteki kariyerlerinde başarılı olmaları için çocuklarımıza gereken özgün deneyimleri sağlıyoruz.

 

Her zamanki Finlandiya örneği…

 

Finlandiya eğitim sisteminin uygulamaya aldığı ‘hareket halindeki okullar’ programı bir çok farklı öğretim stratejisini barındırdığı gibi işbirlikli öğrenmeyi de içeriğine almış durumda.

 

Dersler arasında kısa, aktif uygulama araları öğrencilerin sağlığını ve refahını iyileştirdiği gibi okuldan alınan zevki de arttırdığını ortaya koyuyor. İşbirlikli öğrenmeyi bu aşamada da uygulayan Finlandiya okulları, öğrenciler arası iletişimin güçlendiğini, birbirlerinin güçlü yanlarını keşfetmeye yaradığını ve dersleri daha anlamlı, eğlenceli hale getirdiğini vurguluyor.

 

Çocuklarımızın gelecekteki iş ve kişisel yaşamları için değerli olduğu düşünülen farklı öğretim stratejilerine değindiğim yazı dizisinde şu zamana kadar Flipped Learning ve Experiential Learning üzerinde durdum. Geçmiş yazılara Ailemiz Dergisinden ulaşabilirsiniz. Yeni yılda çocuklarımızın eğitim hayatlarına katılımınızı destekleyeceğini umduğum bilgi paylaşımlarına, kavram anlatımlarına devam edeceğim.

 

Bir sonraki konumuz; Sosyal Sorumluluk Projeleri.