Sihirli Denizkızı Kayaları

Anna Kibelana

Evvel zamanda çok uzak bir okyanusun ortasında üç büyük kaya varmış.

 

Buradan geçen gemiler gittikleri yerlerde kayaları anlata anlata bitirememiş. Böylece kayalar zamanla çok meşhur olmuş. Kayaları görmek için gemilerle turlar düzenlemiş. Gelen ziyaretçiler ya hayranlıkla çığlıklar atıyor ya da şaşkınlıktan konuşamıyormuş. Bir gün bir gece orada demirleyen gemiler sonra dönüyorlarmış.

 

Üç kaya üç denizkızına benziyormuş. Kayalarla ilgili pek çok efsane anlatılıyormuş. Bir cadının denizkızlarını taşa çevirdiğini söyleyen de varmış, denizkızlarının kendi bölgelerini belli etmek için yaptıkları bir işaret olduğunu söyleyen de.

 

Kimileri denizkızları gerçek olamaz diyormuş. Kimileri denizkızlarının yaşadığına inanıyormuş. Kaptanlar durmadan denizkızlarının hikâyelerini anlatıyormuş. Hikâyelerde denizkızları gemilerin etrafında dans ediyor, kaptanları selamlıyormuş. Seferlerin artması için mi, yoksa gerçekten yaşanmış mı bunlar bilinmez.

 

Günlerden bir gün kayaları görmek isteyen meraklı bir adam, kızını ve oğlunu da alarak bir gemiye atlamış. Yol boyu çocuklarına duyduğu bütün hikâyeleri, efsaneleri anlatmış. Çocuklar dinledikçe denizkızına daha da inanmış ve görmek için çok ama çok heveslenmiş.

 

Az gitmişler uz gitmişler sonunda denizkızı kayalarına varmışlar. Ve beklenen çığlıklar duyulmaya başlamış. “Muhteşem!” diye bağırmış adam “Duyduklarımdan da güzeller.”

 

“Çocuklardan erkek olan “Bunlar canlı gibi….” demiş. Babaları hayranlıkla “Evet yavrum, her an canlanacak gibi duruyorlar değil mi?” demiş. Kız çocuğu “Baba, ben de bunlar kadar güzel olabilir miyim?” demiş. Adam kızının bu sorusuna önce şaşırmış sonra “Sen onlardan da güzelsin canım kızım.” deyip onu öpmüş.

 

Erkek çocuk gözünü kayalardan alamıyormuş. Özellikle gözlerine bakıyormuş. Çok dikkatli bakarsa gözlerini açıp kapattıklarını görebileceğini düşünüyormuş.

 

Geminin güvertesinden bir an bile ayrılmayan çocuk gözlerini kayalardan hiç ayırmamış. Herkes denemiş ama hiçbiri onun kadar dayanamamış.

 

Ertesi gün geminin dönme vakti gelmiş. Çocuk hariç bütün yolcular kamaralarına geçmişler. Ama çocuk yılmamış ve bakmaya devam etmiş. Gemi yol almaya başlamasına rağmen çocuk gözlerini kayaların gözlerinden ayırmamış.

 

Güneş ışığının oyunu mu yoksa denizkızlarının çocuğun ısrarlı bekleyişine teşekkürü mü bilinmez çocuk üç denizkızının da kendine göz kırptığını ve gülümsediğini görmüş. O an sevinçle havalara zıplamış. “Göz kırptılar, gülümsediler!” diye çığlıklar atmış. Herkes oraya koşmuş. Kayalara bakmış.  Ama ondan başkası hiçbir hareket görememiş.

 

Gemidekilerin hepsi yaşadıklarından memnunmuş ama en mutlusu çocukmuş.

 

Gökten üç gülücük düşmüş. Biri zorluğa sabredene, biri elindekine şükredene, diğeri de gerçek dosta….