Çocuk Ruh Sağlığı ve Oyun

Konuk Yazar: Uzm. Psk. Melis Göksoylu

Erişkinler gözüyle oyun, çocuğun eğlenmesine, zaman geçirmesine, oyalanmasına yarayan bir uğraştır. Oysa oyun çocukların baş uğraşı ve en önemli işidir.

Çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri serpilir ve becerileri artar. Çünkü oyun, çocuğun en doğal öğrenme ortamıdır. Duyduklarını, gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiklerini pekiştirdiği bir deney odasıdır. Oynayan çocuk kendi dünyasında kendisi egemendir, kuralları kendisi koyar, kendisi bozar.

Çocuk yaşamında etkilenmiş olduğu olayları, kendi duygusunu da katarak oynamakta, sözle anlatamadığı kaygıları dile getirerek, olayı somutlaştırarak kendi istediği çözüme ulaştırmaktadır. Diğer bir deyişle oyun, çocuğun dili ve en etkili anlatım aracıdır. Çocuk oyun aracılığı ile üzüntülerini, kaygılarını, korkularını dile getirir. Bu yolla içinde yaşamış olduğu sıkıntılarını da dışa vurur. Kaygıların yükünden kurtulur,  ruhsal boşalım sağlar.

Çocuk oyuna yalnız büyüklerinden gördüğünü aktarmakla kalmaz, ona kendinden de katar. Kendi yaşantısını oyuna yansıtır. Bunun en çarpıcı örneğini şu olayda görebiliriz;

Bir yakını ölen küçük çocuk, ölüm olayından sonra arkadaşları ile oynuyordu. Sırayla ölü gibi yere yatıyor, kımıldamadan bir süre duruyor, sonra birisi doktor olup iğne yapıyor ve öleni diriltiyordu.

Ölümü kavrayamayacak yaşta olan ve ölümle ilgili soru sormayan çocuklar da ne ölçüde etkilendiğini oyunla gösterebilmektedir. Ölüme ilişkin korkusunu ve yadsımasını büyülü bir yolla ölüyü diriltmek isteyişinden anlaşılıyor.

Oynayan çocuk bir bakıma kendi hayal dünyasındadır. Ancak oyunda işlemiş olduğu konular gerçek yaşamındaki konulardır. Dış çevreden algıladıklarını oyun ortamında kendine özgü bir yorumda birleştirip bütünler. Çocuk kendi dar sınırlarını aşma çabası içindedir. Oyunda erişkinler gibi güçlü ve beceriklidir. Elindeki uçak oyuncak ona dünyanın dört yanını dolaştıran gerçek uçaktır. Oyuncak tabancası ile herkesten güçlüdür. Bu tür oyunlarla çocuk yaşının ve boyunun küçüklüğünü, güçsüzlüğünü hayalinde de olsa aşmaktadır.

Oyunun bir ayağı hayal dünyasında, öteki ayağı da gerçekler dünyasında olan bir köprüdür. Çocuk oyun aracılığı ile bu iki dünya arasında anlamlı bir bağ kurar. Çevresinde yaşanan ve anlamlandıramadığı olayları, oyunun süzgecinden geçirerek kendisi için anlaşılır duruma getirir. Dilinin yetersiz kaldığı yerde oyunun dilini kullanır.

Çocuk yaşıtlarıyla oynadığı dramatik oyunlarda kendini farklı kişilerin yerine koyar. Baba rolü oynar, anne rolü oynar, biraz sonra öğretmen olur, can yakan ya da iyileştiren hekim kılığına girer ve değişik kişilikleri oynarken bir bakıma kendi kişiliğini daha iyi tanır, kendini başkalarından ayıran özelliklerin bilincine varır.

Çocuğun oyunlardaki davranış biçimi ailede aldığı eğitimi yansıtır. Her istediği yapılan, bencil davranan, paylaşmayı bilmeyen çocuklar başlangıçta uyum problemleri yaşar. Küser, mızıkçılık eder. Bu tip davranışlar özellikle ev dışında oynama ortamı bulmamış olan çocuklarda görülür. Ev ortamında anne babasından şiddet görmüşse oyunda hırçınlık gösterir. Sindirilmiş, kısıtlanmışsa oyunda pasif olur. Ev ortamında kazanılan olumlu veya olumsuz davranışlar oyunda sınanır. Oyun, olumlu özelliklerin pekiştirildiği, olumsuz özelliklerin ise kabul görmeyip, değiştirilip düzeltildiği bir deneme alanıdır. Bu nedenle oyun, olumsuz niteliklerin değişime uğradığı bir alandır. Kendi hakkını korumak, başkalarının haklarını gözetmek, işbirliği ve paylaşma evde değil, ancak oyun ilişkilerinde kazanılabilen toplumsal özelliklerdir.

Oyun, okul öncesi yaşların en önemli uğraşıdır ancak ilkokula başlamakla oyun sona ermez. Çocuk büyüdükçe, gelişim düzeyine göre biçim değiştirerek sürer gider. Bu nedenle okulu oyun çağının sonu gibi görmek yanlıştır.

Ebeveyn ve çocuk birlikte oynarken, tüm oyun kuralları çocuk tarafından belirlenmeli, oyun çocuk tarafından özgürce, istediği gibi yönetilmelidir ki çocuk ihtiyacı olan ruhsal rahatlamayı yaşayabilsin.

Oyun, çocuğun gelişmesi ve kişilik kazanması için çok önemli bir araçtır. Çocuk ruh sağlığının iki temel yapı taşı sevilmek ve oynamaktır.