Kekemelik Diye Bir Rolcü

Yoga ve Mandala Eğitmeni

Ferdiye  Yurdakul

Yaşam, oyun değil midir? Peki, yaşamımız içerisinde rollerimiz yok mudur? Bazen çocuk oluruz, bazen baba, bazen anne, bazen de öğretmen ya da öğrenci…

 

Çocukluğumuzdan getirdiğimiz ya da DNA’larımızla bugüne taşıdığımız, bizi biz yapan, olumlu ya da olumsuz davranışlarımız vardır. Bu davranışlarımız, düşüncelerimizden doğar.

 

Düşüncelerimiz, bizleri daha şanslı ya da daha şanssız yapar.

 

Düşüncelerimize de yön veren anlar ve çevremizdeki rol arkadaşlarımız vardır.

 

Fevkalade Çocukluk

 

Çocuklukta yaşam enerjimiz oldukça yüksek ve nefesimiz açık. Nefesimiz,  bedenimizde rahatça bir gezgin gibi dolaşmakta. Çocukken anda olduğumuz için istediğimiz zaman gülüyoruz, ağlıyoruz; kısacası canımız ne istiyorsa, onu yapıyoruz.

 

Özgür ruhumuz sayesinde hayalciliğimizin sınırlarını zorluyoruz. Tabii hayal etmede sınır var mı, bu da tartışılır.

 

Yaş aldıkça ailedeki ve toplumdaki kurallarla karşılaşıyoruz. Bizlere sınır getirmeye çalışan kurallar, kaideler, insan yüzleriyle tanışıyoruz.

 

İşte, tam da o anda sınırsız yaşamımız zora giriyor. Ağlamak ya da gülmek istediğimizde ortama, karşımızdaki yüzlere bakmak zorunda kalıyoruz.

 

Ağlamanın, gülmenin en alt sınırını yaşamaya başlıyoruz ve mutsuzluğumuz da burada başlıyor. Ağlamasını, üzüntüsünü, gülmesini, mutluluğunu gizlemek zorunda kalan, bu duygularını doyasıya yaşayamayan, tüm bu duygularından korkan çocukta kekemelik ortaya çıkabilmekte. Böyle bir sorun nüksettiği zaman, ileriki dönemlerde çocuğun yaşamının sakin, yavaş, durağan olduğunu gözlemliyoruz.

 

Yaşanmasına izin verilmeyen çocukluk dönemi, bu rahatsızlığı ortaya çıkarıp çocuğun nefes almasına olumsuz etki ediyor.

 

Sosyalleşmekte sorun yaşıyor; hatta kendi kendiyle bile barışık olamama durumunu yaşayabiliyor.

 

Korku, endişe, yetememe… gibi duygular, bir gölge gibi peşinden gidebiliyor. “Kendimi tüm duygularımla, olduğum gibi kabul ediyorum. Kendimi özgürce anlatabiliyorum.” olumlamalarım yüksek sesle söylememiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

 

Öğrencim …

 

Ankara’daki Öğretmenliğim sırasında lise ikinci sınıfta okuyan bir kız öğrencimin kekeme olduğunu yaptığımız şiir dinletisi provalarında anlamıştım.

 

Öğrencimi çok sevdiğim için onu da şiir grubuma katmak istediğimde tamamen saygıdan olsa gerek, bana bu teklifimi kabul ettiğini söylemişti. Çalışmalar sırasında, öyle olduğunu anladığımda şiirin ruhunu öğrencilerime verme konusunda daha da hırslanmıştım.

 

O büyük gün (21 Mart Şiir Günü) geldiğinde telaffuzlar, yorumlar harika olmalıydı. Bize yakışan bir şiir akşamı yaşamalıydık. Bir gün yanıma gelip daha fazla devam edemeyeceğini ve gruptan çıkmak istediğini söylediğinde bu problemimizi nasıl aşabileceğimiz konusunda kendisine uzun bir konuşma yaptığımı hatırlıyorum.

 

Son cümlem de bugün gibi capcanlı. Ona bu duygunun onun olduğunu ve bu duygunun üstesinden ancak ve ancak kendisinin gelebileceğini söylemiştim.

 

Çok düşündüğünü anımsıyorum. Sonrasında da beni anladığını ve bunu halledebileceğini söylemişti. Öyle de oldu. Bana inandığı için gösteri günü geldiğinde bizlere en güzel şiir yorumlarından birini yaşatmıştı. O akşam ki bana bakışını üzerinden yirmi sene geçmesine rağmen asla unutamam.

 

11 – 13 YAŞ GRUBU

YOGA SEANSI

 

Giriş Bölümü

 

Çocuğunuzu selamlayın. Ona matının üzerinde bağdaş kurmasını söyleyin. Nasıl olduğunu sorun.

 

Bugün sizinle paylaşmak istediği bir şey olup olmadığını da sorun. Sonra, ona komutlarınızla göğüs nefesi aldırın ve “U” şarkısını birlikte söyleyin. Ellerini göğüs kafesinin yanlarına, koltuk altlarının hemen altlarına yerleştirin. Burundan derin bir nefes alın ve göğsünüzü şişirin. Nefes verirken “U” şarkısını söyleyin. Nefesinizi UUUUU diyerek bırakın. Bu nefesi beşer kez yapın. Matlarınızda biraz kalın.

 

Isınma

 

Isınma hareketlerini yapmak için ona ayağa kalkmasını söyleyin.

 

Mağara Oyunu

 

Hayalinizde bir mağara oluşturun ve sonrasında da ağzından alevler çıkan ejderha olup mağaradan tek tek sürünerek geçin. Bazen, mağara çökme tehlikesi yaşasın. Dikkatli olun. Mağaradan geçen kişi, mağaraya dönüşsün. Bir süre bu şekilde oynayın ve böylece ısının.

 

Gelişme Bölümü

 

Çocuğunuzdan hiç bilmediğiniz bir adaya gitmiş olduğunu hayal etmesini isteyin. Bu adada, yerlilerin olduğunu hayal etmesini söyleyin.

 

Adada biraz ilerledikten sonra, oradaki yerliler sizi esir alıyorlar. Sizleri ağaçtan kafeslere koyuyorlar. Çocuğunuz çözülüyor ve size de yardımcı oluyor. Yerliler, sizi kaçarken fark ediyorlar. İki grup arasında savaş başlıyor (Savaşçı 1 – 2 – 3). Yerlilerin ellerinde yay ve oklar var (Yay Hareketi). Yerlilerden kurtuluyorsunuz. Adada ilerliyorsunuz. Bu sefer de karşınıza çekirgeler, kobralar çıkıyor (Çekirge ve Kobra Hareketi). Koşarak ve daireler çizerek onlardan da kurtuluyorsunuz (Daire Hareketi). Adadan kurtulduktan sonra, acıktığınızı fark edip tost yapıp yiyorsunuz (Tost Hareketi).

 

Sonuç Bölümü

 

Çocuğunuzdan matına oturmasını isteyin. Beşer kez minik yogi nefesi almasını söyleyin.  Kısa bir süre sonra, çocuğunuzu şavasanadan uyandırın ve ona bağdaş kurup oturmasını söyleyin. Çocuğunuza tek tek adada kimlerle, nelerle karşılaştığını ve kendisini onlardan nasıl koruduğunu sorun. Ona size yardım ettiği için teşekkür edin. Sonra, o da size teşekkür etsin.