Anne Ördek ve Yavruları

Anna Kibelana

 

Dünyalar güzeli hamile bir ördek gölden çıkıp yanı başındaki sekoya ağacı boyunca kanat çırpıp yükselmiş.

 

Gücü tükenene kadar uçmaya devam etmiş. Kanatlarını zorlukla çırpıyor bir an önce aradığını bulamazsa bütün hayallerinin boşa gideceğini hissediyormuş.

 

Neyse ki, son çırpınışlarında aradığını bulmuş. Sekoyanın tepesine yaklaştığı sırada içine sığacağı, dahası yumurtalarını bırakabileceği güzel bir oyuk bulmuş.

İçine girmiş ve orada yumurtlamış. Yumurtalarının üzerine oturmuş, onları sıcacık tutmuş. Onların yumurtadan çıkmasını beklemeye başlamış.

 

Ördeğin tam beş yumurtası varmış. Ördek, merakla bekliyormuş yavrularını. Onları tehlikelerden korumak için yüzlerce metre yüksekte bulduğu bu yuvada, yavrularıyla gölde yüzdüklerini hayal ediyormuş.

 

Birkaç gün sonra yumurtalar çatlamış, yavrular çıkmış. Yavrular ve anneleri sokulmuşlar birbirlerine. Anneleri onları beslemiş ilk bir iki saat.

 

Aradan üç dört saat geçmiş. Artık yavruların göle gitmeye ihtiyacı varmış. Anne ördek toplamış yavrularını etrafına ve konuşmuş onlarla: “ Şimdi ben evimize, göle, gideceğim. Benim arkamdan gelin. Aşağıya inerken kanatlarınızı, ayaklarınızı açın ve yere doğru süzülün. Evimizde buluşalım.” demiş.

 

Demiş ve kanatlanıp uçup gitmiş. Minik yavrular sırayla, oyuğun ağzına kadar gelmişler.

 

Anneleri hiç durmadan onlara sesleniyormuş gölden: “Haydi yavrularım gelin yanıma, sizi bekliyorum!” Yavrular metrelerce yüksekten aşağıya bakmışlar ve büyük bir boşlukmuş aşağısı.

 

İlk yavru annesinin dediği gibi bırakmış kendini ağaç kovuğundan ve hızla gözden kaybolmuş. Ardından ikinci, üçüncü ve dördüncü yavru atlamış.

 

Son yavru gidenlerin ardından bakıyor, onların yok olduklarını görüyormuş. Anneleri hala onları çağırıyormuş. Ama sona kalan minik yavru çok korkuyormuş. Atlayamıyor, bir türlü annesinin dediğini yapamıyormuş.

 

Kardeşleri yerde son yavruyu beklerken anneleri gölde yavrularına sesini duyurmak için bütün tehlikelere rağmen bağırarak:  “Yavrularım bana gelin, yanıma gelin!” demiş.

 

Ağaçtaki yavru, annesinin bu seslenişinden sonra gözünü kapatıp bırakmış kendini. Aşağıya inerken merhametli sekoya diğer yavrulara yaptığı gibi dalları ve yapraklarıyla bu yavruyu da tutmuş, yavaşlatmış düşüşün hızını. Böylece hiç canı yanmamış.

 

Zaten anneleri onların düşeceği yere yapraklardan adeta bir yatak hazırlamış. Sapasağlam inişlerini tamamlayan yavrular birlikte annelerine doğru yürümüş. Sonunda göldeki annelerine kavuşmuşlar. Gölde art arda gezerken hepsi çok mutluymuş.

 

Annesinin desteğini arkasında hisseden kişiler korkular karşısında kemik kadar sağır olur ve yollarına çıkan engelleri aşar. Bizim yavru ördekler misali.

 

Gökten üç çiçek düşmüş: biri anne ördeğe, biri anneme, biri de annene…