Sizin Bayramınız Hangisi?

Yoga ve Mandala Eğitmeni

Ferdiye  Yurdakul

“Çocuğa küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur.”

Etienne Gilson

 

Bayram kavramı, ulusal ya da dinsel yönden önemi olan, kutsal sayılan ve ulusça kutlanan gün anlamına gelir.

 

Her kültürde farklı farklı adlarda ve içeriklerde bayramlar vardır ve her bayramın da kendine has hazırlıkları, kuralları bulunur. Sizin bayramınız hangisi? Hangi bayram, size daha yakın?

 

Bayramlar, çocukların neşesi, annelerin ve babaların çocuklarıyla, torunlarıyla buluşma anları, küslerin barışma umudu, çalışanların azıcık da olsa nefes alışları, herkesin dinlenme, eğlenme zamanlarıdır.

Bayram günleri, küs olanların barışmak için fırsat ortamları yaratma olanağını buldukları dönemdir. Hatta, ilk gün cesaret edilemese bile, son gün küs olduğumuz kişinin evine gidip ona barış elimizi uzatabiliriz.

 

Çocuklar, o güzel, saf yürekleriyle daha da melek olurlar bu günlerde. Büyüklerin ellerini öpmeleri, sevgilerini gülüşleriyle sunmaları, sadece bir şekerle mutlu olmaları, üzerlerindeki yepyeni kıyafetleri günün sonunda oyun oynayarak kirletmeleri beklenilenler arasındadır.

 

Gençlerin ailelerine bayram koşuşturmasında yardım etmeleri de göz ardı edilemez. Gün geçtikçe büyüyen çocuğun artık bir genç olduğunu gören aile, bir o kadar daha gurur duyar kendisiyle. Gençler, artık onların yanında; yardımlaşma ve paylaşma içerisinde.

 

Eski Bayramlar ve Biz

 

Bayramlar, benim için yeni elbise, ayakkabı, çanta demek oluyordu. Bayramın benim ruhumda ifadesi, yenilikti. Çünkü, bizim dönemimizde, yeni bir şeyler alıp giymek, her istendiğinde yapılacak iş değildi. Bunun için mutlaka ya bir okul gezisi, partisi, etkinliği ya da bayramın geliyor olmasıydı. Seneler geçti; fakat aklımdan hiç çıkaramadığım beşinci sınıftayken aldığım bayramlıklarımdı.

 

Paçaları hafif kısa fosfor yeşili pantolon, üzerinden mavi, dağınık saçlı, siyah gözlü kız baskılı beyaz tişörtüm, pantolonumla aynı renkte saç bandım ve çantam.

 

Ayakkabılarımı hatırlamıyorum. Ablamın da mavi kot etek, üzerinden yine baskılı, koyu yeşil tişörtlü kombinini unutmuyorum.

 

Onun saçları uzundu; benim saçlarımsa şimdilerdeki gibi orta kısa. Her bayram öncesi, aldığımız kıyafetleri duru sudan geçirip asar sonra da ütüleyip sabah giyinmek üzere salondaki kocaman masamızın kocaman sandalyelerinin her birine düzgünce yerleştirirdik.

 

Etimek Tatlısının Dayanılmaz Kokusu

 

Tüm akşam, annemizin bayram için yapıyor olduğu tatlıları seyrederdik; fakat bir parça bile yiyemezdik.

 

Annem, Revani, Hindistan tatlısı, Şamali, Ramazan keyiği vb. tatlılardan bir tanesini en büyük tepsiyi kaplayacak şekilde yapardı. Bir de benim en sevdiğim, Etimek tatlısından.

 

Bayram sabahı ben, her zaman kardeşlerimden daha erken kalkardım. Neden mi? Nedeni, kahvaltı yapmadan önce annemin bakışlarıma dayanamayıp bana bir koca dilim Etimek tatlısından kesmesiydi.

 

Annemin, bu tatlıyı yakın akrabaların tatlı tabağına eklediğini görürdüm. Her seferinde de bitecek de akşama bir parça daha yiyemeyeceğim diye ah vah ederdim kendi içimde.

 

Tabii, bayram sabahı annem, kimse gelmeden bir tepsi zeytinli – hellimli, bir tepsi de fırında patates yemeğini pişirmeye hazır ederdi.

 

Sabah bayramlaşmalarından, evimizin dolup taşmasından sonra, sonunda iki tepsi de fırın yüzü görürdü.

 

Hatta, uzaktan gelen babamın ailesindeki fertler, bu güzelim yemeklerle de haşır neşir olurlardı. Onlar için yapılan hellimli – portakallı böreklerden daha hiç bahsetmedim bile.

 

Seneler Sonra Değişen Bayram Kavramı

 

Seneler sonra, eski bayramlardan nerdeyse hiçbir iz kalmadı. Bir tek anımsadığım, yirmi bir senelik arkadaşım, dostum, büyüğüm Şengül ablamın bayram sabahı benim için hazırladığı ve elini öptükten sonra bana uzattığı içerisinde küçük bir çikolata ya da lokum, temsili kağıt para bulunan bembeyaz bir mendil.

 

Eski bayramlarımızın tadı olmasa da bilmeliyiz ki eski güzelliklerimizin yerine farklı güzelliklerde başka değerler gelebiliyor.

 

Yeter ki bizler, küçük mutlulukları tatmasını bilelim.

 

8 – 10 YAŞ GRUBU

YOGA PRATİĞİ

 

Giriş Bölümü:

 

Çocuğunuzu selamlayın. Ona matının üzerinde bağdaş kurmasını söyleyin.

 

Nasıl olduğunu sorun. Bugün, sizinle paylaşmak istediği bir şey olup olmadığını da sorun.

 

Sonra, ona komutlarınızla Minik Yogi Nefesi – Tam Yoga Nefesi yaptırın.

 

Onunla karın, göğüs ve omuz nefeslerini birleştirip birlikte A – U – M şarkısı söyleyin. Matlarınızın üzerinde ve bağdaş kurarak oturun.

 

Ellerinizi dizlerinize yerleştirin. Burnunuzdan derin bir nefes alın ve karnınızı bir balon gibi şişirin.

 

Sırasıyla, göğsünüzün ve ciğerlerinizin üst kısmını havayla doldurun. Sonra, nefes verirken  “A” şarkısıyla başlayın; sonra “U” ve son olarak da “M” şarkılarını birleştirin. Karnınızı çalıştırırken sakinleştiniz ve omuz nefesiyle üst bedeninizi de çalıştırmış oldunuz.

 

Çocuğunuz, matında biraz kalsın.

 

Isınma

 

Isınma hareketlerini yapmak için çocuğunuzu ayağa kaldırın.

 

Oyun:

 

Çocuğunuza bugün doğal parka gideceğiniz için güzel bir kahvaltı yapmanız gerektiğini söyleyin.

 

Sonrasında da biraz koşun. Sizin komutunuzla bazen durun; bezen de koşmaya devam edin.

 

Çocuğunuzu daha da ısındırmak için ona “zıpla” komutunu verdiğinizde ayaklarını yerden kesmek için zıpladı; “yürü” komutuyla da normal yürümesine devam etti. İyice ısındığındaysa, ondan matına geçmesini ve uzanmasını isteyin.

 

O, yerde yatarken “Zıplamak, ayaklarımızın yerden yükselmesi nasıl bir şey?” sorusunu sorun. Cevabını dinleyin. Bir süre sonra, çocuğunuzu yerden kaldırın.

 

Gelişme Bölümü

 

Çocuğunuzdan hiç bilmediği bir adaya gidiyor olduğunu hayal etmesini isteyin. Bu adada, yerlilerin de olduğunu hayal etmesini isteyin.

 

Adada biraz ilerledikten sonra, oradaki yerliler sizi esir alıyorlar. Sizleri ağaçtan kafeslere koyuyorlar.

 

Ona kendisinin çözüldüğünü ve size de yardımcı olduğunu söyleyin. Yerliler, sizi kaçarken fark ediyorlar.

 

İki grup arasında savaş başlıyor (Savaşçı 1 – 2 – 3 ).

 

Yerlilerin ellerinde yay ve oklar var (Yay hareketi).

 

Yerlilerden kurtuluyorsunuz.

 

Adada ilerliyorsunuz. Bu sefer de karşınıza çekirgeler, kobralar çıkıyor (Çekirge ve kobra hareketi).

 

Koşarak ve daireler çizerek onlardan da kurtuluyorsunuz (Daire hareketi).

 

Adadan kurtulduktan sonra, acıktığınızı fark edip tost yapıp yiyorsunuz (Tost hareketi).

 

Sonuç Bölümü

 

Çocuğunuzdan matına oturmasını isteyin.

 

Beşer kez minik yogi nefesi almasını söyleyin.

 

Kısa bir süre sonra çocuğunuzu şavasanadan uyandırın ve ona bağdaş kurup oturmasını söyleyin.

 

Adada kimlerle, nelerle karşılaştığını ve kendisinin onlardan sizi nasıl koruduğunu sorun.

 

Bırakın, anlatsın ve sonrasında ona teşekkür edin. Sonra, tekrardan birbirinize teşekkür edin ve dersi bitirin.