Ay

Anna Kibelana

Bir varmış bir yokmuş, havaların çok soğuk, gecelerin çok uzun olduğu bir kış mevsimiymiş.  Ay, akşam erkenden gökyüzündeki yerini almış. İlerleyen vakitlerde canı sıkılmaya başlamış. Yıldızlarla sohbet etmek için şöyle bir karşılara bakmış. En yakın yıldız bile onun sesini duyamayacak kadar uzaktaymış. Tam bu sırada bir göktaşı çıkagelmiş.

 

Ay şaşırmış. “Sen de nereden çıktın?” demiş göktaşına. Göktaşı kendine bakan aya:  “Bir gezegenden koptum. Dünyaya gidiyorum.” demiş. Ay, bu küçük ve sevimli göktaşını tanımak, birlikte vakit geçirmek istemiş. Hiç vakit kaybetmeden yanında bir süre kalmasını teklif etmiş. Göktaşı ayın teklifini kabul etmiş.

 

Gece boyunca ay ve göktaşı gökyüzünde sohbet etmiş. Gece sona erip gündüz olunca ayın evine gidip dinlenmişler. Gece gündüz bir aradaymışlar. Konuşacakları konu hiç bitmiyormuş. Ay için çok uzun ve can sıkıcı geçen geceler göktaşının gelmesiyle bitmiş. Ay çok mutluymuş. Ama göktaşı pek mutlu değilmiş. Göktaşı, yıllarca hareket etmek için beklemiş. Tam seyahat edip, yeni yerler görecekken yine sıkışıp kalmış olduğu yerde.

 

Ay çok hareketsizmiş. Hayatına biraz hareket katarsa sıkılmazmış artık. Ona, bir anda “Hareket etmelisin!” denmezmiş. Ama çok da vakti yokmuş artık. Ayrılma zamanı yaklaşıyormuş. Düşünmüş düşünmüş! Sonunda aklına bir fikir gelmiş.

 

Gece olunca göktaşı aya: “ Saklambaç oynayalım mı?” demiş.  Ay “Bu da ne şimdi! Nasıl oynayacağım? Ben yapamam.” demiş.

 

Göktaşı: “Haydi dostum! Bu benim gökyüzündeki son gecem, yarın dünyaya gidiyorum. Sürem çok azaldı. Biraz da eğlenelim.” demiş.

 

Ay, göktaşıyla geçireceği sürenin bittiğini öğrenince çok üzülmüş. Ve arkadaşına: “Tamam, seni kıramam, oynayalım.” demiş. “Haydi, ilk ve son kez oynayalım!”

 

Ay gözlerini kapatmış. Göktaşı saklanmış: “ Beni bul.” diye bağırmış. Ay sesin nereden geldiğini anlamaya çalışmış. Öne, sağa, sola bakmış ama arkasına hiç dönmemiş. Göktaşı sesleniyormuş.

 

Ay,  sese doğru yönelerek yavaş yavaş arkasına dönmeye başlamış. Ay kendi etrafında dönerken hiç beklemediği bir şey olmuş. Gökyüzünde daha önce hiç görmediği şekilde muhteşem bir manzara olduğunu fark etmiş. Gördüklerinin büyüsüne kapılmış ay. Bir süre dönerek gökyüzünü izlemiş. Ay sonunda göktaşını görmüş.

 

Göktaşı bakmayı, gezmeyi, keşfetmeyi öğretmiş aya. İkisi de çok mutluymuş.

 

O geceden sonra ay göktaşı gibi uzaklaşmasa da olduğu yerden, orayı keşfetmiş dönerek. Göktaşı yolculuğuna devam etmiş.

 

Gökten üç gezgin düşmüş. Biri leylek, biri flamingo, biri Evliya Çelebi’ymiş…