Sağırlar Ülkesindeki Keman

Anna Kibelana

Yıllar önce bir müzisyenin yolu “Sağırlar Ülkesi”ne düşmüş. Ülke, çok sessizmiş. Ama müzisyen burada yaşayanların hepsinin sağır olduğunu hiç düşünmemiş. Onunla konuşmuşlar, sorularına cevaplar vermişler, fıkralarına kahkahalarla gülmüşler. Onu kemanıyla konser verirken pürdikkat izlemişler.

 

Müzisyen kemanını çalarken sadece kolunu değil gözlerini, kaşlarını hatta bütün vücudunu ritmin, ahengin akışına bırakıyormuş.

 

Müzik kesilince onu dinleyenlerin gözlerinin içine bakıyormuş ve işte o zaman bütün dinleyiciler yerlerinden fırlıyor, alkış sesleriyle müzisyenin kulaklarını çınlatıyormuş. Bu tavır müzisyeni sevinçten bulutlara çıkarıyormuş.

 

Müzisyenin çalarken takındığı tavra ve yaptığı hareketlere bakarak “Çok hüzünlü, çok neşeli, çok duygusal” gibi cümlelerle yorum yapıyorlarmış.

 

Sağırlar ülkesinde birkaç ay kalan müzisyen uzak diyarlarda onu çeken bir şeyler olduğunu hissetmiş. Ülkedeki dostlarının sevgisini kalbine koymuş, vedalaşıp çıkmış yola.

 

Günlerce yürümüş, ağaç altlarında dinlenmiş, karnını doyurmuş. Yollarda kendi gibi seyyahları görmüş, onlarla sohbet etmiş, pek çok şey duymuş, pek çok şey anlatmış.

 

Yolculuğu sırasında özel bir gezgin ile tanışmış. Sohbetleri sırasında gezdiği yerlerden bahsederken müzisyenin aklına sağırlar ülkesi gelivermiş. “Adı Sağırlar Ülkesi olan ama herkesin çok iyi duyduğu bir ülkeden geçmiştim.” demiş.

 

Gezgin şaşırmış: “Nasıl yani herkes duyuyor mu, dedin?” diye sormuş. Müzisyen “Evet!” demiş. “Herkes duyuyordu, şimdiye kadar konserlerimde beni gözlerini kırpmadan izleyen, beğenisini en coşkulu şekilde gösteren insanlar onlardı ayrıca.” diye eklemiş.

 

Gezgin durmuş düşünmüş. “Benim ülkem orası. Orada herkes sağırdır, hiç ses duymayız ama hepimiz küçük yaşta dudak okumayı, konuşmayı öğreniriz. Konuşunca seni dinler, anlar hepsi ama çaldığın kemanın sesini hiçbirinin duyması mümkün değil!” demiş. Müzisyen duyduklarına inanamamış. Kulağıyla değil de yüreğiyle kendini dinleyen o insanlara karşı derin bir sevgi ve bağlılık hissetmiş.

 

Aradan yıllar geçmiş, müzisyen yaşlanmış ama hala yollardaymış ve yollar onu tekrar yıllar önceki gibi sağırlar ülkesine götürmüş. Orada hem eski dostlarını görmüş hem de yeni dostlar kazanmış. Ülkede bu kez öncekinden biraz daha uzun kalmış. Yine sohbetler etmiş, konserler vermiş.

 

Bir gün konser sırasında müzisyenin yüzünde bir gülümseme belirmiş, tek yoldaşı olan kemanı da kendi de sonsuza dek susmuş.

 

Sağırlar ülkesinin halkı müzisyen için bir heykel yapmış.

 

Heykelin içinde cam bir bölmeye keman yerleştirilmiş. Böylece kimse müzisyeni unutmamış.

 

Gökten üç duygu düşmüş. Biri sevgi, biri cesaret, biri vefa. Hepsi de sana, bana ve HERKESE…