Normal Doğum Mu? Sezeryan Doğum Mu?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Dr. Tomris Mahirel

 

Gebeliğin ilk günlerinden itibaren doğumun nasıl olacağı düşüncesi her anne adayının aklına takılan bir sorudur. Doğuma kısa bir süre kala anne adayındaki endişe ve artan kaygı bazen yanlış kararlar alınmasına neden olmaktadır.

 

Normal doğum, doğumun normal ve doğal şekli olup gebeliğin 37-42. haftaları arasında hiçbir müdahale söz konusu olmadan gerçekleşen tamamen fizyolojik bir olaydır. Sezeryan ise doğum olmayıp, normal doğumun gerçekleşemeyeceği durumlarda bebeğin doktor tarafından anne karnından alınması operasyonudur.

 

Neden sezeryan?

 

Gebelik ve doğum fizyolojik bir olay olmakla birlikte gebe kadın için büyük bir stres oluşturur. Özellikle ilk gebeliğinde kadın, tanımlayamadığı birçok yeni duyguyu bir arada yaşarken, doğum anında karşılaşabileceği olayları tam olarak tahmin edememektedir. Önceden normal doğumun ne olduğunu bilmeyen, avantaj ve dezavantajları konusunda yeterince aydınlatılmamış, kulaktan dolma bilgilerle hareket eden ve birtakım korkular edinmiş kadının sezeryanla doğum yapmış arkadaşlarının da etkisiyle koşullanmış olarak doktor karşısına çıkması gayet normaldir.

Normal doğumda anne adayını en çok tedirgin eden, doğum sancılarıdır. Doğum sancıları başlangıçta 10-15 dakika ara ile başlayıp 20-30 saniye devam ederken, travay ilerledikçe sancı sıklığı, süresi ve şiddeti artarak 1.5-2 dakikada bir 50-60 saniye devam etmektedir. Bunun korkulacak bir süreç olmadığı, en çok bir dakika süren sancıların ağrı değil, O’nu yavrusuna kavuşturacak rahim kasılmaları olduğu, bu süreç içinde vücudun salgıladığı hormonların (örn. endorfin) uyuşturucu etkisi yaparak beynin acıyı daha az algılamasını salgılayacağı anlatılmalıdır. Yani kadın-doğum uzmanı hastasının hem doktoru hem de yaşam ve doğum koçu görevini üstlenmelidir.

 

Neden normal doğum?

 

  • Normal doğum sonrası bebekte daha az solunum problemi ile karşılaşılır. Akciğerlerde bulunan sıvı ve tıkaç doğum kanalında göğüs kafesinin sıkışmasıyla atılacağından bebek akciğerleri daha önce çalışmaya başlar.

 

  • Koruyucu bakteri alımı: annenin vajen florasında bulunan bakterilerle temas sonucu bebeğin yeni florası (mikrobiyata) oluşmaya başlar. Mikrobiyata, vücudumuzda bulunan ve zararsız bakteri, mantar ve virüslerin oluşturduğu topluluktur. Son 10-15 yılda mikrobiyata üzerinde araştırmalar yoğunlaştırılmış ve bireyin yaşamında barsaklar ikinci beyin olarak tanımlanmıştır. Klinik ve deneysel çalışmalar beyin ile barsaklar arasında güçlü bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır. Barsak mikrobiyatası metabolik ve nöro-davranışsal özellikler dahil olmak üzere insan sağlığının anahtarlarından biridir. Sağlıklı mikrobiyata, bireyi ileriki hayatında sindirim sistemi hastalıkları, alerjik hastalıklar, astım, karaciğer yağlanması, obezite, diyabet, depresyon, panik atak, kaygı bozuklukları, Parkinson, Alzheimer, otizm, şizofreni gibi birçok hastalığa karşı korumaktadır (Türkiye Bilimler Akademisi Sempozyumu Raporu). Mikrobiyata, parmak izi gibi benzersizdir.,

 

  • Normal doğumda iyileşme süreci daha hızlı olmaktadır, gaz çıkarma sorunu olmamaktadır.

 

  • Doğum sancıları aynı zamanda emzirmeyi sağlayan süreci bir an önce harekete geçirir. Birçok dost bakteri taşıyan anne sütü mucizevi bir probiyotiktir. Normal doğumla dünyaya gelen ve anne sütüyle beslenen bebeklerin bağışıklık sistemleri güçlü olduğundan hastalıklara karşı daha dirençli olurlar ve daha az hastalanırlar.

 

  • Her normal doğum genellikle bir öncekinden daha kolay gerçekleşirken her sezeryan öncekinden daha risklidir.

 

  • Normal doğumda karın açılmadığı için enfeksiyon ve kanama riski daha azdır. Karın içinde operasyona bağlı yapışıklıklar ve barsak sorunları oluşmamaktadır.

 

  • Normal doğum adı üstünde normal bir süreç olup doğum anında her şey bitmiştir.

 

  • Doğum sonrasında bebeğinin ağlamasını duyan ve dakikalar içinde bebeği ile ten teması gerçekleşen anne ve bebek arasında duygusal bağ daha kısa sürede ve daha kolay kurulmaktadır.

 

  • Normal doğumun dezavantajı olarak sayılabilecek organ sarkmaları riski ancak %1-2 kadar olup sezeryana kıyasla çok daha basit bir operasyonla düzeltilebilmektedir.

 

DSÖ, yayınladığı kanıta dayalı aşağıdaki uygulamaların doğumu yöneten sağlık profesyonelleri için kılavuz olmasıyla sağlıklı anne ve bebek için mümkün olan en az girişim ile güvenli doğum eyleminin gerçekleşebileceğini ifade etmiştir:

 

  1. Aksi bir durum olmadıkça doğum kendiliğinden başlamalıdır.
  2. Doğum boyunca hastanın hareket özgürlüğü olmalıdır.
  3. Travay ve doğum boyunca gebeye duygusal ve fiziksel destek verilmelidir.
  4. Gereksiz her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır.

 

Uluslararası Jinekoloji ve Obstetrik Federasyonu (FIGO) sezeryanın isteğe bağlı olarak değil, tıbbi nedenlerle yapılması gerektiğini belirtmekte; Amerikan Jinekoloji ve Obstetrik Birliği (ACOG) tıbbi gereklilik olmadıkça 39. haftadan önce isteğe bağlı sezeryan yapılmasını kabul etmemektedir.

 

Tüm dünyada uzmanların ortak görüşü, normal doğumun hem anne hem de bebek yönünden  daha sağlıklı olduğudur. Her anne adayına normal doğum şansı verilmeli, sezeryan vajinal doğumun mümkün olamayacağı ya da anne veya bebeğin risk altında olduğu durumlarda yapılmalıdır.