Tuğşad Ebeoğlu

Ferhat Atik ve

Mine Avkıran Nur

Kedi, köpek ya da kuş fark etmiyor. Çocuk gelişiminde evcil hayvanların katkısı, sanıldığından daha fazla. Veteriner Hekim Tuğsad Ebeoğlu, evde beslenen hayvanların çocuklar üzerindeki katkısı ve bu hayvanların bakımı hakkında bilgiler verdi.

Bir çocuğun, bakımını üstlenmesi için hayvan sahiplenme zamanı ve çocuk ile hayvan arasındaki ilişki nasıl olmalıdır?

Sahiplenmek, aslında cansız metalar için geçerli olan bir kavram ve çocuğumuza bunu olumla sözlü iletişim kurduğumuz ilk andan itibaren düzgün bir dille ortaya koymamız gerek: “Bu pet ( kedi, köpek, kuş, balık, sürüngen …. ) ile bizler bir arada yaşarız.”

Bir arada yaşamda çocuğun her yaşında etrafında bir pet olmalı. Tabi, her bir arada yaşamın getirdiği bazı gereklilikler ve bazı zorunluluklar var. Aslında çocuklarımıza her yaşta petler için bir şeyler yapılması gerektiğini yaşayarak öğretmeliyiz.

Çocuklarımızın birer kopya makinesi olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, işimiz çok daha kolay olur. Tüm bunların başında önce sevmeyi öğretmemiz gerek. Özellikle yemek ve su vermek, onların bakımlarının yani tüylü canlıların taranması, yıkanması, mama ve su kaplarının düzenli temizlenmesi, tuvalet ihtiyaçlarının karşılanması gibi…

Öncelikle, sadece iletişimin en kolay bölümü olan sevgiyi, sevmeyi paylaşmamız gerek. Yaşı büyüdükçe yavaş yavaş görevlendirmeyi yani yemek- su verme sonrasında tarama ve yıkama gibi paylaşımları artırmalıyız. Çocuklarımıza, petlerle hayatımızı birlikte yaşamamız gerektiğini öğretmeli ve mutluluğun tadını çıkarmalıyız.

Çocuklarla petlerin ilişkileri serbest olmalı, biz ebeveynlerin kaygıları ve olumsuz tecrübeleri nedeniyle maalesef bu rahat olmuyor.

Çocuklarımızın yaşı büyüdükçe zaten onlar aralarında çok güzel diyalog kurabileceklerini sizlere de öğretecekler. Her ilişkide olduğu gibi her iki tarafın istekleri mevcuttur. Bu süreçte orta yolu bularak birbirleri ile geçinmek zorunda oldukları gerçeğini çok kısa zamanda kavrayıp biz ebeveynlere de öğreteceklerdir.

Evcil hayvanların bakımı nasıl olmalıdır? 

Öncelikle, bakımın birinci olmazsa olmazı düzendir. Düzenden kastettiğimiz ise, yaşamı paylaştığımız canlının yemek saati, yürüyüş saati, taranması, uykusu, güne başlaması, periyodik ilaçları, banyosu, bedeninin hijyenik bakım ve temizliğinin sabit zaman dilimlerinde yapılmasıdır. Örneğin, beslenmenin sabah 07.30 ve akşam 18.00’de yapılması, buna ek olarak akşam 18.30’da dolaşmaya çıkılması gibi düzenli olunması gerek.

Bu sayede petlerimiz, daha az sağlık sorunu ile karşılar. Örneğin, köpek ve kedinin yemekleri kaplarında sürekli bırakılmamalı. Yemek saatleri ve süreleri olmalı. Bunun bizlere iki buyük avantajı var. Birincisi, tuvalet terbiyesi. Yemeklerini yedikten sonraki 10-15 dakika içerisinde dışkılama yaparlar. Bu da, gün ve gece boyunca böyle bir ihtiyaçtan dolayı temizlik gerektirmez. İkincisi de, kedi ve köpekler hastalandıkları zaman yemeği ve içmeyi keserler. Bu da bizleri harekete geçirip veterinere ulaşma süremizi kısaltır. Erken teşhis, erken tedaviyi getirir. Tüm tüylü petlerimizin günlük olarak taranması gerek. Bunların bize avantajı, dökülecek olan tüylerin önceden alınarak evimizin temiz kalması, petlere olan avantaji ise, dökülmemiş ölü tüyler deri enfeksiyonlarının kaynağını oluşturduklarından deri sağlıklarını böylece korumuş oluruz.

Köpek, kedi, kuş ve balık gibi hayvanların bakımından kısaca bahseder misiniz? 

Bazı köpek ırklarının kulaklarının düşük olması dolayısıyla kulak enfeksiyonuna yakalanmamaları için günde 1 saat kulaklarının tokalama ya da bantlama metotları ile havalandırılması gerek. Uzun tüylü olanların anüs ve civarının ayda bir kez tıraşlanması, temizlik ve hijyeni kolaylaştırır. Her petin periyodik aralıklarla iç ve dış paraziter ilaçlarının uygulanması, bizim ve ailenin diğer bireylerinin sağlığını korumaktadır.

Ülkemiz koşullarında petlerimizin sıklıkla kliniklerimize başvurma sebeplerinden biri olan pisipisi otunun göz, kulak, pati araları, parmak arası ve diş ve diş eti gibi bölgelere yerleşmesidir. Bu yüzden her gezi dönüşü mutlaka petlerimizin yukarda sayılan bölgelerini itina ile kontrol edip, bu otları ciddi sağlık sorunları oluşturmadan onlardan uzaklaştırmalıyız. Kafes kuşlarına, balıklara ve sürüngenlere gelince,  çok çeşitli varyantları olan canlılar oldukları için öncelikle ülkemize ait olan, yaşam koşulları benzeyen ya da yaşam koşulları taklit edilebilen ülkelerin kuş, balık ya da sürüngenlerini beslemeliyiz.

Lütfen eğer kar odası yapamayacaksanız bir penguen alıp beslemeyin ya da sıcak yapay bir nehir oluşturmayacaksanız timsah alıp beslemeyin. Ayrıca, kedi ve köpeklere asla ve asla kemik verilmez. Yapabileceğiniz en ölümcül hata olur. Yoğurt hariç, süt ve süt ürünleri, buzdolabında bir gece bekletilmiş pişmiş tavuk, kuruyemiş, soğan, sarımsak, avokado, kahve ve alkolsüz içecekler, paracetamol verilmeyecekler arasındadır. En sık banyo aralığı ise, ayda 1 kez olmalıdır.

Ebeveynlerin çocukların hayvanlara karşı olan ilgisine nasıl yaklaşmalıdır? 

Bu konuda aslında petlerin nerede bulunduğu, hangi koşulda yaşadığına bağlı çeşitli cevapları vardır. Örneğin, bir sokak köpeğini severken o ülke koşullarını iyi bilmemiz gerek. Eğer o ülkede kuduz hastalığı varsa ve yaygın ise tedbirli olmamız gerek. Bu örnek, diğer hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıklar için de geçerlidir.

Buz ebeveynlerin bu noktada gorevleri biraz ağırdır. Eğer bir komşumuzun ya da tanıdığımızın bakım ve beslemesine güvendiğimiz kişilerin petleri ile temas edeceksek emin olun hiçbir sakıncası yoktur.

Hayvanların çocukların gelişimine yönelik katkısı için neler söylersiniz? Özetle neler söylersiniz

Hayvanların çocuk gelişimi, değişimi ve kendilerini oluşturmaları yönünde çok güçlü etkileri vardır. Besleme ile onların sorumluluklarını, gezdirme ile ihtiyaçları olduğunu, petlerimiz hasta iken biz ebeveynlerin neler yaşadığını, nasıl hissettiğimizi empati yaparak geliştirirler.

Çoğu zaman petler, evladımızın dert ortakları olur. Onları sessizce dinleyen ve temasla hislerini birbirine aktaran daha güçlü ruh yapısına sahip çocuklar olurlar.

Bir de, bedeni sağlıkları vardır ki, bu paha biçilmez mutluklardan biridir. Bu, aslında doğa ile iç içe büyüyen çocuklarda var olur. Günümüz koşullarında evler daha çoğunluk apartman dairelerinden oluşmakta ve çocuklarımızın doğaya dair temasları evdeki petlerden ibaret olmaktadır. Burada da hayvanlardan bizlere geçen bakteriler, bağışıklığımızın güçlenmesine sebep oluyor. Lütfen evlerimizden petleri eksik etmeyelim.