Bağışıklık Sisteminin Kapılarını Aralamaya Ne Dersiniz?

Uzman Diyetisyen Selen Teksoy Tamel

Corona virüsü (COVİD-19) ile ülkemiz hatta dünyamız zorlu bir süreçten geçmektedir. Aslında buna benzer bir süreci daha önce de 2002 yılında SARS ve 2012 yılında MERS ile yaşamıştık. Hatta daha fazla aklımıza yer edenler 2005 yılında kuş gribi ve 2009 yılında ise domuz gribi olmuştur.  Ancak bu biraz daha inatçı bir virüs gibi görünüyor. Ama hepsinde söylenen en önemli ve en kritik nokta BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ’dir. Gelin o zaman Bağışıklık Sistemi nedir? Ve onu güçlü tutmak için neler yapabiliriz? Konularına biraz değinelim ve kapılarını biraz aralayalım.

Bağışık Sistemi vücudumuzun hastalıklarla mücadele ederek sağlıklı kalmasını sağlayan sistem yani deyim yerindeyse vücudumuzun askerleridir. Çeşitli hücre ve proteinlerin karşılıklı etkileşimi ve ortak çalışması ile vücudu mikroplara karşı koruyan kusursuz bir savunma sistemidir. Bu dönemde yapılan en büyük hata virüsün ortaya çıktığı anda bu sistemi güçlü tutmak için sağlıklı beslenmeye özen gösterilmesi olmuştur. Bu sistem anlık yediğinizden veya içtiğinizden etkilenip hemen güçlenme yoluna gitmez. Bağışıklık sistemi bir günde güçlenip kusursuz çalışma kapasitesine ulaşamaz. Bunun için belli bir sürece ihtiyaç duyar.

Sağlıklı olmak için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bağışıklık sisteminin sürekli olarak güçlü tutulması gerekliliğidir. Bağışıklık sistemimizin yeterli kapasitede çalıştığını basit bir şekilde anlama yolumuz mevcuttur. Bir yıl boyunca özellikle kış döneminde sürekli hastalıklarla boğuşma durumu söz konusu ise bağışıklık sisteminizin desteklenmesi gerektiği sonucuna varılabilir.

Bir diğer önemli konu ise her şeyin fazlası vücutta sıkıntı yaşattığına göre ihtiyaç olmayan vitamin ve mineral alınması istenmedik kötü sonuçlara yol açabilmektedir. Bu da bizleri önemli bir noktaya getirmektedir. Uzman doktorunuza danışmadan kendi isteğinize göre vitamin ve mineral takviyesi almanız sağlığınız için uygun bir davranış değildir. Vücudumuz o kadar kusursuz bir şekilde çalışmaktadır ki ihtiyacı olanı alma, ihtiyaç duymadığını ise atma yoluna gitmektedir. Bu durumda vitamin ve mineral eksiğiniz olmadığında bunu vücudunuz kullanmayacağından atmaktadır. Ancak bazı vitamin ve minerallerin fazlası vücutta birikip zararlı hale bile gelebilmektedir.

Herhangi bir sağlık problemi olmayan bireylerde sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarınızın olması durumunda zaten ihtiyaç duyduğunuz tüm besin öğelerini aldığından ilave bir takviyeye gerek olmamaktadır.

Son yıllarda yapılan araştırmalar Akdeniz Diyetinin sağlık üzerinde yarattığı olumlu etkiler ile birinci sırada yer aldığını göstermektedir. Bu beslenme şeklinde her dönemde konuşulan ve tavsiye edilen günde beş porsiyon sebze ve meyve tüketimi yine en ön sıralardadır.

Balık ve kuru baklagil tüketimi artırılmalı bunun aksine kırmızı et tüketimi ise azaltılmalıdır. Hatta haftada en fazla iki kez tüketimi tavsiye edilmektedir. Bununla birlikte son dönemde isimleri sıkça geçen zencefil, zerdeçal ve sarımsağın korona virüse karşı koruduğuna dair bilimsel kanıtlar bulunmamaktadır. Bunların antioksidan özellikleri olduğu ve antiviral etkiye sahip oldukları doğru ancak bunların tüketimi hastalığa yakalanmayı önler gibi bir veri bulunmamaktadır.

Aslında söylenebilecek en güzel söz hiçbir besine çok anlam yüklenmemeli ve mucize besin beklememeliyiz.

Bir önemli konu da bağışıklık sistemini desteklerken sadece sağlıklı beslenme değil sağlıklı yaşam için egzersize de önem verilmelidir. Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlıklı yaşam için haftada yüz elli dakika egzersiz yapılmalıdır.

Son olarak değinilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise beslenme ve fiziksel aktivite yanında uyku saati, süresi ve kalitesi de bağışıklık sistemini önemli derecede etkilemektedir. Bunlar birbirlerini etkileyen ve bağışıklık sisteminizi güçlü tutan en önemli etkenlerin başında gelmektedir.