Çocuklarla İletişim

Gelişim Psikoloğu

Hatice Özoğulöz

Doğumdan itibaren nazik ve duyarlı bir iletişim, bebeklerin ve çocukların kendi dünyalarında güvende hissetmelerine yardımcı olur. Ebeveyn – çocuk arasında ilişki kurulmasına ve bu ilişkinin güçlenmesini sağlar.

 

Güzel bir iletişim, çocuk gelişimi için çok önemlidir. Bir gelişim psikoloğu olarak çalıştığım süre boyunca, bu konuda ne kadar çok desteğe ihtiyacımız olduğunu fark ettim.

Zor bir anda; çocuğumuz üzgünken, öfkeliyken; ondan bir şey isteyeceğimizde; bir sorun hakkında konuşurken; kendimizi nasıl ifade edeceğimizi, ona nasıl yardımcı olabileceğimizi bilmiyoruz.

 

‘Konuş ki Dinlesin, Dinle ki Konuşsun’ kitabında Faber ve Mazlish; çocukların hissettikleri ile uyumlu davranış gösterdiklerinden bahsetmişti.

 

Yani, nasıl hissederlerse, o yönde davranış gösterirler. Bugün zor bir gün, okulda kötü bir gün geçirdim diyemedikleri zaman, bunu zorlayıcı davranışlar sergileyerek anlatırlar. Öyleyse, iyi hissederlerse, iyi veya uyumlu davranış gösterebilirler diyebiliriz. Peki, iyi hissetmelerini nasıl sağlarız?

 

Öncelikle, duygularını kabul ederek ve duyguları ile başa çıkmalarına yardımcı olarak. Sizce duyguları kabul etmek gerçekten zor olabilir mi?

 

Çocuk, yere düşüyor ve dizini çarpıyor. Çok ağlıyor.

 

Biz ne yapabileceğimizi bilemiyoruz ve ağlaması hemen bitsin istiyoruz. Endişeliyiz.

 

Ebeveyn: ‘Acımamıştır, abartma küçücük bir yara, hiçbir şey olmadı. Buna da ağlanmaz ki!’ diyoruz. Yani, duygusunu kabul etmiyoruz.

 

Belki bizim için küçücük bir şey ama onun için hayatındaki en önemli şey olabilir. Siz; iki farklı duygu hisseden, iki farklı insansınız. Ağlanacak bir şey yok dediğimiz an, hem çocuğumuzun duygusunu inkar etmiş, anlamamış; hem de ona, kendi hislerine güvenmemeyi öğretmiş oluruz.

 

Ebeveyn: ‘Canının acıdığını biliyorum, ben buradayım’ diyebiliriz.

(Mesaj: beni anlıyorlar.)

 

Bu konu ile ilgili sayısız örnek düşünebiliriz.

  • Çocuk: ‘Babaannemden nefret ediyorum’ dedi.

 

  • Ebeveyn: ‘Çok ayıp, böyle şey söylenir mi? Duymamış olayım’ diyoruz.

    (Verdiğimiz mesaj: Hem oyuncağımı aldılar, hem de bana kızıyorlar, beni sevmiyorlar)

 

Yerine;

 

  • Çocuk: ‘Babaannemden nefret ediyorum’ dedi.

 

  • Ebeveyn: ‘Babaannene öfkeli olduğunu görüyorum. Oyuncağını vermediği için kızmış olmalısın, diyebiliriz’.

 

Bu davranışı, onayladığımız anlamına gelmez. Bizim onayladığımız şey, duygular. Her duyguyu hissedebiliriz. Her duygunun bir işlevi vardır, bize bir şey anlatır. Fakat, her davranış uygun olmayabilir. Bu nedenle, duyguları onaylamalı, uygun olmayan davranış için uygun sınırlar belirlemeliyiz.

 

Çocukların sınırlara ihtiyacı vardır. Sınırsız bir dünyada nerede, ne yapacaklarını bilemezler. Sınırlar koyabilmek için sert, suçlayıcı, emir verir gibi, tehdit edici ve ya uzun nasihat cümleleri yerine net  ve tutarlı olmamız yeterlidir. Sınır çizmek, söz konusu olduğunda verdiğimiz mesajları hiç düşündünüz mü?

 

  • Ebeveyn: ‘Koltuklarda zıplamayı bırak artık!’

    (Mesaj: bırak, çünkü ben öyle istiyorum – bizden korkar ve bırakır)

 

  • Ebeveyn: ‘Ne kadar yaramazsın! Oturmayı bile beceremiyorsun’. (Mesaj: anne-babamı mutlu etmek ve iyi bir çocuk olmak için zıplamayı bırakmalıyım – öfke, çünkü zıplamak istiyorum)

 

  • Ebeveyn: ‘Eğer koltukta zıplamayı bırakmazsan, bir daha televizyon izleyemeyeceksin’.

    (Mesaj: istedikleri şeyi yapmazsam, sevdiğim şeyi elimden alacaklar – öfke, çünkü ikisini de yapmak istiyorum) veya (televizyon izlememe engel olamazlar ki, istediğimi yaparım – sınırları denemek, televizyon da izlerim, zıplarım da)

 

  • Ebeveyn: ‘Koltukta zıplamaya devam edersen, düşebilirsin ve yaralanabilirsin. O zaman canın çok acır, seni doktora götürmemiz gerekir’.

    (Mesaj: düşmemek için durmam lazım yoksa doktora giderim ve doktorlar kötüdür – korku, doktora gitmek istemiyorum)

 

  • Ebeveyn: ‘Misafirler varken koltukta zıplamak hiç kibar bir davranış değil. İnsanlara karşı misafirperver davranmanın ne kadar önemli olduğunu anladığını sanmıyorum. Sen onların evine gittiğinde, onlarda böyle yapsın ister misin?’

    (Mesaj: yanlış bir şey yapıyorum galiba – kafa karışıklığı, neden yanlış yaptığımı anlamıyorum)

 

  • Ebeveyn: ‘Kardeşin ne kadar akıllı oturuyor, neden sen de oturmuyorsun?’

    (Mesaj: Kardeşimi benden çok seviyorlar – üzüntü, neden beni sevmiyorlar)

  • Ebeveyn: ‘Koltuklar oturmak içindir.’

    (Mesaj: koltuğun kullanım amacını açıklayan, kısa ve net bir cümle)

 

  • Ebeveyn: ‘Zıplamak istiyorsan, şu alanda zıplayabilirsin’. (Mesaj: alternatif alan yaratmak, ihtiyacı görmek ve karşılamak)

 

  • Ebeveyn: ‘Eğer koltukta zıplamayı tercih edersen, bu akşam televizyon seyretmemeyi tercih etmiş olacaksın’.

    (Mesaj: kendi kararını vermesi için seçenek ve her kararın bir sonucu olabileceği mesajı)

 

Siz; çizdiğiniz sınırlarla onlara ne öğretmek isterdiniz?

 

Gerçekten dinlemek ve anlamak bizler için çok zor olabiliyor. Çoğu zaman, çocuklarımızı sadece sorun çözmek için dinliyoruz.

  • Çocuk: ‘Elif bana çirkin’ dedi.

 

  • Ebeveyn: ‘Doğru anladığına emin misin? Elif söylememiştir ya da öyle demek istememiştir. Elif, çok güzel olduğunu biliyor ve seninle arkadaş olmayı çok istiyordur.’ dedi.

 

Sorun, Elif’in söylediği söz ve biz sorunu büyütmeyerek, tekrar arkadaş olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Burada, çözmeye çalıştığımız şey, kendi kaygılarımız. Arkadaşları arasında problem olmasın istiyoruz. Unuttuğumuz şey ise kızımızın duyguları. Ayrıca, Elif adına, bilmediğimiz bir konuda kızımızı teselli ediyoruz. Belki de, Elif arkadaş olmak istemiyor.

 

Bunun yerine: ‘Elif, çirkin olduğunu söylediğinde, çok üzülmüş olmalısın; keşke böyle söylemeseydi’ demek ve sarılmak yeterli.

 

Özetle, dikkatle dinlemek, anladığını belli etmek, duyguya bir isim vermek ve ne istediğini söyleyerek; zorlayıcı duygularla başa çıkmasına destek olabiliriz. Böylece, anlaşılmış ve güvende hissetmesini sağlarız. Uygun bulmadığımız davranış için onlara yol gösterecek sınırlar koyarak da topluma uyumlarını kolaylaştırabiliriz.

 

Çocukların başarılarını taktir etmek de çocuklarla iletişimde önemli bir nokta. Süpersin, mükemmelsin, harikasın sözleri sonuç odaklı bir yaklaşımdır. Eğer verilen işi harika yaparsak, harika oluruz. Peki, eğer 100 değil de 90 alırsak; yine harika olur muyuz? Hadi yine verdiğimiz mesaja bakalım;

 

  • Çocuk: ‘Anne bak resim çizdim’ dedi.

 

  • Ebeveyn: ‘Süper olmuş!’ dedi.

    (Mesaj: Bence çok güzel resim yapıyorum)

    &

 

  • Çocuk: ‘Anne bak resim çizdim’ dedi.

 

  • Ebeveyn: ‘Aklındakini yapmak için çok uğraştın, renkleri birbirine karıştırıp yeni bir renk elde ettin’ dedi.

    (Mesaj: uğraşmak önemli, renkleri karıştırınca yeni renkler bulabiliyorum)

 

Harika sözcüğünü; ‘bunun için çok emek harcadın, zorlandığın halde vazgeçmedin. Denedin. Yeni bir şey denemen çok güzel bir adım. Ne güzel odaklanmışsın’ gibi sözlerle değişince verdiğimiz mesaj daha anlamlı oluyor. Yüzme yarışını, bir kişi kazanır. Ama o kişi kazanana kadar pek çok kez kaybeder. Önemli olan kaç kere kaybettiği değil, tekrar denemenin önemini anlayabilmesidir.

 

Her çocuk özeldir. Her ebeveyn – çocuk ilişkisi de kişisel ve özeldir. Sağlıklı iletişim kurarak, duygusal ihtiyaçları karşılanmış, duygularını fark edebilen ve ifade edebilen çocuklar yetiştirebiliriz.