Çocukluk Çağı Travmaları

Özel Konu – Özel Konuk

Psikanalist ve Psikiyatrist Prof. Dr. Vamık D. Volkan

“Travma” kelimesi Yunanca “yara” kelimesinden gelmektedir. Bu günlerde “emosyonel yara” ‘yı anlatmak için de bu terimi kullanılmaktadır. Bu yazımda çocukluk çağında ortaya çıkan travmalar üzerinde durup bu tür olayların çocuğun akıl gelişimine ve bazen fiziksel gelişimine nasıl etki ettiğini anlatmaya çalışacağım. Öncelikle iki durumun göz önünde tutulması gerekmektedir. 1 — Travma çeşitleri, 2 — Travmanın oluştuğu zamandaki çocuğun yaşı.

Travma Çeşitleri:

Yüzlerce, belki de binlerce çeşit çocukluk travması mevcuttur. Bu yazıyı yazmayı düşünürken Tayland’a bir mağarada kaybolan çocukların geçirdiği travmanın dünyada yarattığı ilginin ve duyguların farkındaydım. Bir başka haber Hindistan’da on bir yaşında bir kıza on yedi erkeğin sıra ile tecavüz ettiklerini bildiriliyordu. Geçen Mayıs’ta bir konuşma yapmak için Hindistan’a davet edilmiştim. Hindistan’da böyle korkunç tecavüz olaylarının yaygın olduğunun farkına vardım. Şimdi Hindistan hükümeti on iki yaşından küçük bir çocuğa tecavüz eden bir adamı, mahkemede suçu tespit edildikten sonra, idam etmek için bir karar çıkartmıştır. Göçmen çocukların fotoğraflarını hemen hemen her gün görüyoruz. Donald Trump hükümetinin Güney Amerika’dan gelen ve kanun dışı Amerika Birleşik Devletleri’ne giren ailelerin iki bin kadar bebek ve çocuğu anne ve babalarından ayırması ile oluşan insanlık dışı travmanın milyonlarca Amerikalı’da oluşturduğu utanç ve öfke de haberler arasında. Medyada araba, otobüs veya tren kazalarında ölen anne ve babalara da devamlı yer ayrılıyor. Bunları okurken annesiz veya babasız büyüyecek olan çocukların karşılaşacakları travmalar hemen aklımıza gelir. Fakat medyaya yansımayan çocukluk travmaları da vardır. Mesela, bir bebeğin veya çocuğun annesinin aylarca veya yıllarca ağır depresyon geçirdiğini düşününüz. Bu haber gazetelerde yayınlanmaz. Böyle bir cocuk erişkinlik devresinde bir psikoterapiste veya bir psikoanaliste giderse onun ortaya koyduğu kişilik organizasyonu veya semptomlarının depresyonlu bir anne tarafından yetiştirilmesi ile çok yakından bağlı olduğunu bulabiliriz.

Çocukluk travmalarını, genel olarak, beş kategoriye koyabiliriz.

  1. Cocuk – Anne / Diğer bakıcılar arasındaki ilişkilere bağlı olarak ortaya çıkan travmalar: Mesela, ilk çocuğunu kaybeden ve iki yıl sonra doğurduğu çocuğunun da ölebileceğini bilinçli olarak, ve daha önemlisi bilinçdışından, düşünen bir anneyi düşünelim. Bu hanim çok iyi bir insan olduğu halde yeni doğan çocuğuna emosyonel olarak yapışır. Bu travma çocuğun kişisel özgürlüğünü geliştirmesine karşı engeller yaratır.
  2. Çocuğun kendi evinde aklının gelişmesine ve normalleşmesine engel olan durumlarla ortaya çıkan travmalar: Mesela, anne, baba veya kardeşlerin öfkesinin hedefi olan bir cocuk düşününüz. Bu çocuk devamlı dövülür veya bir odaya kapatılır veya aç bırakılır veya ebeveynler, kardeşler tarafından taciz edilir.
  3. Çocuğun evi dışında gelişen travmalar: Mesela, okulda diğer öğrencilerin önünde bir öğretmen tarafından dramatik bir şekilde aşağılanma veya ceza alma, bir otomobil kazasına uğrama veya yakını olmayan biri tarafından taciz edilme.
  4. Çocuğun etrafındaki halkı etkileyen sosyal travmalar: Mesela, çocuğun büyümekte olduğu ortamda savaşlar, göç etme, büyük depremlerle oluşan facialar. Kuzey Kıbrıs’ta yasayan birçok erişkin çocukluk döneminde etnik çatışmalar nedeniyle başlarına gelen sosyal travmaları hala hatırlamaktadırlar.
  5. Çocuğa bir önceki nesilden aktarılan travmalar: Yahudi soykırımından senelerce sonra psikoanalistler soykırımda büyük travmalar yaşayan fakat hayatlarını kaybetmeyen kişiler gelişen psikolojik problemlerini çözmek için çocuklarına, onlar büyürken, bilinçdışından birçok psikolojik görevler verdiklerini buldular. Kuzey Kıbrıs’ta da, üzerinde derinden bir araştırma yapmadığım halde, bazı anne, baba, nine veya dedenin çocuklara 1963-1974 de başlarına gelenleri aşıladıklarını farkına vardım.

Travma oluştuğu zamanda çocuğun yaşı

Geçmişte bir bebeğin 7-8 ay büyüyene kadar “otistik” bir devreden geçtiğini sanıyorduk. Son on yıllarda bir bebeğin aklinin doğuştan itibaren çok aktif olduğunu gösteren birçok ilmi buluşlar ortaya çıktı. Başka öğrendiğimiz bir şey var. Çocuğun aklinin gelişmesi anne (veya annelik görevi yapan kişi) ile kurduğu bağlantı ile gelişir; cocuk aklini tek başına geliştirmez. Cocuk aklının gelişmesi devrelerden geçer. Önce bir bebek annelik yapan kişinin kendisinden ayrı biri olarak algılamayı ve annelik yapan kişinin “iyi” ve “fena” taraflarını birleştirip daha gerçek olan bir dünya yaratmayı öğrenir. Bir çocuğun ilk üç yılda öğrendikleri daha sonra, hayatinin sonuna kadar, öğreneceklerinden daha fazla. Bir cocuk kimliğini anne veya annelik yapan kişinin kimliğinden ayırır ve beş yaşına doğru, bir kız ise babanın sevgisi için anne ile rekabet eder, bir erkekse anne sevgisi için baba ile rekabet eder. Etrafındakilerle yaptığı özdeşimlerle ailesinin ve içinde bulunduğu büyük grubun bir üyesi olur. Ergenlik pasajından geçerken daha önceki yıllarda önemli olan kişilerinin akıl tasarımlarını bilinçdışından tekrar gözden geçirir, yeni ilişkiler kurarak daha geniş bir ortama girer. Bu devrelerden geçerken çocuk bilinç dışından fanteziler geliştirir. Bu fanteziler çocuğun yaşına göre değişir. Mesela, 6 yaşında bir erkek ç

ocuk bazen bilinçdışı fantezisini açıkça söyler; “Annemle ben evleneceğim” der.

Bu devrelerden söz etmemim nedeni çocuğun başına gelen travmayı travma olduğu zamanki yaşına göre algılamasıdır. Bir misal vermek gerekirse “nesne tasarımı” olarak isimlendirdiğimiz bir kavramı anlatmamız gerekir. Şimdi gözünüzü kapayınız ve yanınızda olmayan yakından tanıdığınız birini göz önüne getirerek onunla konuşunuz. Göz önüne getirdiğiniz tanıdığınız kişinin nesne tasarımıdır. Göçmen olmak mecburiyetinde kalan iki çocuk düşünelim. Birisi bir yaşında ikincisi on yaşında. İki çocuk ta göçmen oldukları zaman kedilerini geride bırakıyorlar. Bir yaşındaki çocuk kedisi kaybolunca açlık gibi bir şey hisseder. Daha sonra bu his kaybolur. Bir yaşındaki cocuk kedisinin nesne tasarımını kesin olarak geliştirmemiştir. On yaşındaki çocuğun kafasında kedinin gelişmiş nesne tasarımı vardır. O kaybettiği kedisi için yas tutmak zorunluluğundadır. “Yas tutma” kayıp olan kedinin, kişinin, evin, toprağın, sevginin, şerefin tasarımı ile derin bir ilişkiye girmedir. Yas tutma “normal” ise zaman geçince bu nesne tasarımıyla olan ilişki kişinin kafasını devamlı meşgul etmez; kişi yeni ilişkiler kurar, emosyonel dünyasını geliştirir. Çocukluk travmaları birçok çeşit kayıplar ortaya çıkarır. Çocuğun aklının gelişmesinde büyük rolü olan “anne sevgisi” ‘nin  ve baskısına itimat etme duygusunun kayıpları büyük travma yaratan kayıplardır.

Çocukluk travmasına verilen tepkiler

Cocuk travmalarına verilen tepki çeşitleri de binlercedir. Çocukluk çağında depresyona girilebilir. Çocuğun arkadaşları ile ilişki kuramama ortaya çıkabilir. Yukarda belirtiğim gibi bazı tepkiler vücut semptomları ile ortaya çıkar. Mesela zayıf kalma veya kilo alma problemleri ve yemek yeme bozuklukları çok defa çocuklukta sevilme hissini kaybettiren travmalara bağlanır.

Dokuz yaşında bir erkek cocuk okuldan döner dönmez pantolonu içine kakasını yapmaya başladı. Onun geçirmekte olduğu travmanın hikayesi şuydu: Anne ve babası şiddetle çocuğun önünde kavga ediyorlardı. Anne kocası ile yatmayı ret etti. Bunun üzerine öfkeli baba çocuğu ile yatmaya başladı. Yatak çok dar olduğu için baba çocuğa sarılmak mecburiyetindeydi. Çocuk babanın ona taciz edeceği fantezisini geliştirmişti. Bu nedenle okuldan eve dönünce fantezideki öfkeli babayı vücudunun dışında tutmak için kakasını yapıyordu.

Çocukluk travmaları erişkin kişilerin hayatlarını etkilemeye devam eder. Çocuklukta tacize uğrayan bir kız erişkin bir kadın olarak erkeklerle olan ilişkisinde zorluklar çekebilir. Otuz beş yaşlarında başka bir hanım iş yerinde bir arkadaşı ile bir münakaşaya giriyor ve arkadaşına kızıyor. Bir hafta sonra arkadaşı bir kaza sonucu ölüyor. Bu olaydan sonra bu hanım birisine kızdığı zaman, depresyona giriyor, günlerce kendini karanlık bir odaya kapıyor, suçluluk hissediyor ve intihar etmeyi düşünüyor. Birçok terapiste gidiyor ve terapistler bu hanimin semptomlarını otuz beş yaşındayken arkadaşını kaybetmesi hikayesi ile bağlıyorlar. Bu hanimin semptomları kaybolmuyor. Daha sonra yeni bir terapistle çalışmaya başladığı zaman bir çocukluk travması ortaya çıkıyor. Dört yaşında iken kızamık olmuş. İki hafta sonra bebek kız kardeşi de kızamık geçirmiş ve ölmüş. Bebeğin cenaze töreni sırasında büyük yas içinde olan anne ve baba dört yaşındaki kızlarını bir odaya koymuşlar ve kapıyı kilitlemişler. Daha sonra bu çocuk büyürken çok defa “kız kardeşini sen öldürdün, kız kardeşine kızamığı geçiren sendin” diye duygularla dolu konuşmalar yapmışlar. Bu hanımın çocukluk travması ve bu travmanın içinde yarattığı “ben bir katilim” fantezisi ortaya çıktı. Kırk beş yaşında üniversite mezunu Yahudi ve yakışıklı bir adam birçok kız arkadaşıyla ilişki kurar, fakat onlara sadistik bir tavırla yaklaşıp “Ben Hitlerim” diye bağırırdı. Bu kişi analizden geçerken onun psikolojik dünyasına soykırımdan zor kurtulan babası tarafından babanın ifade edemeyeceği kızgınlığı çocuğunun ifade etmesi için nesilden nesile geçen bir görevin verildiği olduğu ortaya çıktı.

Çocukluk travmaları ve yaratıcılık

Herkesin çocukluk travmaları vardır, bazıları küçük travmalar, bazıları korkunç travmalar. Çocuk büyürken etrafındaki ortam, özdeşimler, ergenlik yaşında olumlu veya olumsuz yeni ilişkiler ve bunların yanında genetik/biyolojik potansiyeller kişinin geçirdiği travmalara nasıl tepkiler vereceğini etkiler. Senelerce önce kaybettiğimiz ve benim de tanıdığım psikoanalist George Pollock dünyanın birçok bölgesinden çıkan üç yüze yakın tanınmış politik liderlerin çocukluk hikayelerini incelemişti. Bu liderlerin çocukluk çağında büyük kayıplar geçirdiklerini, anne veya babalarını kaybettiklerini bulmuştu. Kayıplarla başlarına gelen travmaları sublime edip politik dünyaya girmişler ve idare ettikleri ülkede yeni “sembolik bir aile” yaratarak bu ailenin reisi olmuşlardı. Tahmin edilebileceği gibi bazıları çocukluk kayıplarına verdikleri tepkilerle bağlı liderlik fonksiyonlarını iyi bazıları da yıpratıcı olarak geliştirmişlerdi.

Anne ve babalara öneri

Çocuğunuzun bir travma geçirdiğini farkında olduğunuz zaman çocuğunuzun bu olay hakkında konuşmasını ve duygularını ortaya koymasını kesmeyiniz. Onu dinleyiniz ve korkularının doğal olduğunu söyleyip şimdi yanında olduğunuzu sevgi ile gösteriniz. Semptomları devam ederse profesyonel yardımı da düşününüz.