Site icon AİLEMİZ

Korku Kültürü

Psikolojik Danışman

Verda Gülçür

Çocuk yetiştirirken genel olarak farketmeden yaptığımız hatalardan biri de çocuğumuza bilgi vererek farkındalık sağlayarak eğitmek yerine çocuğumuza korku duygusunu yaşatarak çocuğumuzun istediğimiz davranışı göstermesini sağlamaya çalışmaktır.

Ancak bu şekilde yetiştirilen çocuklarda özgüven eksikliği, çeşitli fobiler, kaygı bozuklukları, yetersizlik duyguları, çaresizlik hissi, sevilmediğini hissetme, sürekli cezalandırılacağını düşünme gibi sorunlar oluşabilmektedir.

 

Kaybetme Korkusu

 

Çocuğumuzu “bizsiz” bırakma söylemleriyle istenilen davranışa yönlendirmeye çalışmamızdır.

 

Örneğin parktan, marketten, arkadaşından ayrılmak istemeyen bir çocuğumuza “ben gidiyorum sen yalnız kal” dememiz ya da çocuğumuz istediğimiz davranışı göstermediği zaman “Ben gidip akıllı çocukların annesi veya babası olacağım” dememiz.

 

Bunu yapmak yerine gidilecek yere giderken önceden kural koymamız, hayatta başka sorumluluklarımız olduğunu sakin ve otoriter bir tavırla söylememiz daha etkili olacaktır. Bu durumda ağlamaya başlayan çocuğa ağlaması bitene kadar olumlu yada olumsuz hiçbir tepki göstermemeli ağlaması bittikten sonra durumu ikna edici bir dille açıklamalıyız.

 

Çocuğumuzu kesinlikle başka çocuğun annesi babası olurum söylemlerinde bulunmamalıyız.

 

Bu tür davranışlara maruz kalan çocuklar ilerideki dönemlerde karşısındaki insanları kaybetmemek uğruna yanlış dahi olsa istenileni yapar, özgüveni sarsılır ve mantıklı karar verirken zorlanma yaşarlar.

 

Tam aksine çocuğumuzu sakinleştirdikten sonra bir yetişkin gibi karşımıza alıp konuşursak ve onayını aldıktan sonra birlikte hareket edersek özgüvenli, doğru bulmadığı davranış ve olaylarda “hayır” diyebilen bireyler yetiştiririz.

 

Çevre Baskısı Korkusu

 

Çocuğumuzla toplu ortamlarda bulunduğumuzda çocuğumuzun istemediğimiz bir davranışı yapmaması için “Bak yan masadaki teyze kızar” , “ garson amca bizi şimdi buradan çıkartacak” gibi söylemlerde bulunmamızdır. Bu tür durumlarda çocuk çevresinden çekinmeye başlar iletişim kurarken zorlanır çünkü biz ona hiç tanımadığı insanlar tarafından dışlanacağını öğretmişizdir.

 

İlerdeki hayatında daha çekingen, içine kapanık olma ihtimali artar. Bunun yerine neden o davranışı yerine getirmemesi gerektiğini açıklarsak örneğin çok yüksek sesle konuşuyorsa ya da çevredeki insanları rahatsız edici hareketleri varsa insanların oraya dinlenmek için gittiklerini, fazla gürültünün bunu engellediğini, insanların olgunlaşınca biraz daha sessiz ortamları tercih ettiğini anlatıp bir gün yalnız bir ortamda bulunduğumuzda herkesin istediği kadar yüksek ses çıkarabileceğini hatta yarışacağınızı esprili bir dille anlatıp bunun sözünü verebiliriz.

 

Böylece hem çocuğumuz insanlardan uzak durmaz hem de ikna yöntemi ile sorunu çözmüş oluruz.

 

Manevi Güç Korkusu

 

Çocuğumuzu inandığımız dine göre o dine ait manevi güçle korkutma yöntemidir.

 

İnandığımız dindeki yaratıcının sürekli bizi izlediğini yaptığımız iyilik ve kötülükleri gördüğünü bizi ödüllendirip, cezalandırabileceğini söylememiz çocuğumuzun sürekli baskı altında hissetmesini ve soyut bir kavramı tam olarak anlayamayacak yaşta ise zihninde uç noktalarda düşünceler yaratmasını sağlar.

 

O yüzden soyut kavramları anlayacak yaşa gelene kadar bu tür kavramlardan fazla bahsetmemeli, merak ettiği soruları cevaplamalı ancak bir yaratıcının çocuklara ödül veya ceza vermeyeceğini vurgulamalıyız. Bunu yapmadığımız zaman çocuk iyi bir hareketinde yaratıcıdan ödül bekler ve hayal kırıklığına uğrar kötü bir hareket yaptığı zaman ise cezalandırılacağı korkusuyla yaşar.

 

Okul Korkusu

 

Çocuğumuza ödev yaptırma, ders çalıştırma eylemlerini yaptırabilmek için öğretmenin kızacağını söyleyerek çocuğumuza aşıladığımız korkudur.

 

“Ödevlerini yapmazsan öğretmen kızacak” söylemi veya “Düşük not alacaksın arkadaşlarına rezil olacaksın” gibi söylemler çocuğun okuldan uzaklaşmasına, öğretmenini sevmemesine, kendinden daha yüksek not alan arkadaşlarından uzaklaşmasına ve başarıyı sadece “not” olarak değerlendirmesine yol açar. Bunun yerine çocuğumuza neden bilgi sahibi olmamız gerektiğini anlatmalı ödev, sınav gibi görevlerin bize neler kazandıracağı, bilgilerimizi pekiştirip, bilmediklerimizi gözden geçirmemiz noktaları anlamamız için sınavların olduğunu öğretmeliyiz. Bunun yanı sıra hiçbir mesleği küçümsememeli “okumayıp da çöpçü mü olacaksın” gibi kelimeler kullanmamalıyız. Nasıl ki doktora, öğretmene ihtiyacımız varsa belediye görevlisine, su tesisatçısına da hayatta aynı önemde ihtiyacımız vardır.

Meslekleri ve okulları küçümsememeli ancak hangi mesleği yaparsa yapsın bilgi sahibi olmanın kültürlü ve nezaketli bir insan olmanın kendisini bir adım öne taşıyacağını anlatmalıyız. Böylece çocuğumuz hangi mesleği seçerse seçsin başarılı olma oranı yükselir ve en önemlisi hayatta mutlu olmayı başarır.

 

Doktor Korkusu

 

En sık kullandığımız korkutma yöntemlerinden biridir aslında Doktor Korkusu. Doktorculuk oynarken iğneyi kendimize batırdığımızda “ovv” diyerek başlayıp, yalın ayak yerlere basarsan boğazın şişer doktora gideriz, dondurmayı çok yersen doktora gideceğizle devam ederiz. Sonrasında ise çocuğumuz doktorun yolunda ağlamaya başladı diye şikayet ederiz.

Öncelikle bunların hiçbirini yapmamakla başlayarak sonrasında çocuğumuza karşı dürüst olmalıyız. Doktora gittiği zaman ne işlem yapılabileceği, canının biraz yanabileceği (Bu konuda süre tutmak iyi bir yöntemdir örneğin altmışa kadar saydıktan sonra) canının yanmasının geçeceği anlatılmalıdır.

 

Aşı olmaya gidecek olan bir çocuğa sadece boğazına bakacak demek bize olan güvenini azaltırken doktora olan korkusunu artırır.

 

Anlayabileceği şekilde bilimsel açıklamalar yapmak da çocuğumuzu rahatlatacaktır.

 

Örneğin aşının içinde mikropcuklar vardır ancak az veya ölü olduklarından seni ilerde çok ve güçlü mikroplardan korur gibi. Bunun aksi davranışlarda çocuğu doktorla korkutmaya devam ettiğimizde çocuğumuz yetişkin bir birey olsa dahi doktordan korkar, sağlık kontrollerini aksatır, kaygı bozuklukları yaşar.

 

Sevgisiz Bırakma Korkusu

 

“Böyle davranırsan artık seni sevmeyeceğim” cümlesi bir çocuğa kurulabilecek en kötü cümledir herhalde.

 

Bir çocuğu sevgisizlikle cezalandırmak birey olmasını, kişiliğini oluşturmasını engeller.

 

Hayatı boyunca sevgisiz kalmamak uğruna sürekli olarak çevresindeki insanları mutlu etmeye çalışarak kendi özbenliğini unutur.

Sonuç olarak anne, babalık hayatımızdaki en zor süreçlerden biri. Mutlu bir insan yetiştirebilmek için çocuğumuzu korku kültürüyle yönetmek yerine bilgiyle yönlendirelim.

 

Exit mobile version